22 Ağustos 2021 Pazar

Fidel, Che ve Rolex

Zamanın biçimsizliği, zaman diliminin belirsizliği bana göre bir kaostur. Bunu deneyimleyenlerdenim. İçeriyi, tutsaklıkları anımsıyorum, saatin kaç olduğu önemli değildir gibi görünür tutsaklıklar da ama öyle değildir. Tarihi bilir, ay’lar üzerinden tahminler yürütürsün. Ya saat?!

Yeraltında bekar bir evde geçen günlerimi de anımsıyorum. Boş bir oda da gece yarısı saat tiktakları ne kadar rahatsız ediciyse tik takların olmayışı da o kadar bir boşluktur.

İçeride bir görüş gününde ziyaretçilerimden ilk taleplerim arasında yastık, çatal, kaşık gibi şeylerin yanında mutlak bir kol saati olmuştu. "Markası"nı da anımsıyorum; Casio. Lavaboda her el yıkama ya da havanın nemli olması durumunda camı buharlaşır, işlevini yitirirdi. Sonuçta Casio'da bir markaydı. 

Öyleyse şimdi biz sosyalistlerin, komünizm ikilemine girmeden önce dünyanın her yerinde, en kolay paraya çevrilebilen bir saat markasından; Rolex’in gerçeğine tarihsel olarak yüzeysel bir bakış yapıp sonrada ilerleyelim. 

Öncesinde II. Dünya Savaşı’nda İngiliz Hava Kuvvetleri subaylarının neredeyse hepsinde Rolex marka saat bulunuyordu ve bu subaylar ne zaman Naziler tarafından esir alınsalar, Alman askerler subayların saatlerine el koyuyorlardı. Rolex saatler, İngiliz Hava Kuvvetleri için adeta bir sembol durumuna gelmişti. Zira Rolex, 1905 yılında Hans Wilsdorf ve Alfred Davis tarafından kurulan bir şirketti, bilinenin aksine ilk önce İsviçre’de değil Londra’da kurulmuştu. İsviçre’den saat parçaları ithal edip bunları İngiltere’de birleştiren şirket, daha sonra İngiltere’de altın ve gümüş gibi materyallerinin vergisi çok yüksek olduğu için kurumlarını ülke dışına taşımıştı.

Sonrasında Rolex’in kurucusu tüm kazancını, zor bir çocukluk geçirmiş olan Wilsdorf, geçmişini unutmayarak, sahip olduğu tüm servetini hayır kurumlarına ve yetimhanelere bağışlamıştı.

Devrimcilerin kapitalist ikonları kullanması nereden başladı tartışmasına birazda vurgu yapmak için bu konuya değinme ihtiyacı duydum. Tersinden bakarsak (bu önemli) kapitalist ya da burjuva ikonlar olmasının sebebi aslında dünyaya yön verenlerin (örneğin) özellikle de efsanevi sosyalist-devrimci liderlerin bu -markaların- “Marka” olmadan önce basit bir şekilde istemeyerek de olsa “Markalaşması”na olanak tanımasıydı.

Düşünsenize; Fidel Castro 1959 Küba devrimi sırasında diktatör Fulgencio Batista'yı devirirken bir spor model Rolex Submariner takmıştı. Bu gerçek.

Fidel’in kolunda iki değil de tek bir saat takılı olsaydı belki de dikkatleri çekmeyeceği gerçeğini de unutmayarak tartışmalara girilse bugün bu yazı kaleme alınmayacaktı. “Che, Fidel ve Rolex saatleri üzerine” kaleme alınan çeşitli yazılar muhakkak var. Geçmişte oldu, çeşitli fikirler kendi penceresinden bakanlar için de yine olacak.

Oysa Latin Amerika’daki devrimci askeri liderlerin Rolex taktığı bir sır değildir. Eski Halk Orduları komutanları Nikaragua devlet başkanı Sandinist lider Ortega, El Salvador devlet başkanı FMLN lideri Sanchez Ceren hatta eski Bolivya devlet başkanı Morales, Ekvador devlet başkanı Correa ve Chavez aynı saati kullanırdı.

Bugünse birçok Hollywood yıldızının kolunda.  

2010 Eylül’ünde Kolombiya’da FARC’ın Halk Ordusu askeri şefi Mono Jojoy bir ABD bombardımanında katledildiğinde kolunda bulunan Rolex aynı şekilde konu edilmişti. Bu geleneğin başlangıcı 1956’da Granma teknesiyle 82 öncünün Küba’ya yaptığı çıkarmaya dayanır der belgeler. Fidel teknede içlerinde Che’nin de olduğu komutanlara Rolex dağıtmış, arazi koşullarına dayanıklı çelikten üretilen bu saat Sierra Maestra dağlarında en çok ihtiyaçları olacak şeyin olacağını öngörmüş olmasıydı Fidel’in. Bu yüzden birçok fotoğrafta Che ve Fidel çift saatle görülür. (Che çoğu zaman tek bir saat kullanırdı.)

Fidel ise bunun nedenini yaptığı bir konuşmada şöyle açıklar: “Devrimin başlangıcında, savaş sırasında, hep çift saat kullanıyorduk; çünkü tecrübemiz göstermiştir ki tek saat durur. Askeri tipteki operasyonlarda ise dakiklik hayati önemdedir. Üstelik bir saat bozulduğunda tamire gidip gelmesi haftaları alabilir. Bu nedenle hep çift saat kullandık. Sonra da çift saat kullanmaya alıştım.” (7 Haziran ORI söylevi, Parque Central, Regional Tunas.)

Bazıları “Kitleler için komünizm ve patronlar için kapitalizm” diyebilirken, 1959'da ve 1960'larda Fidel Castro ve Che Guevara'nın Rolex saatlerini, hassas zamanlama araçları oldukları için sağlam alet saatleri olarak kullanmaları mantıklıdır. Bunun kuvars saatlerden önce olduğunu unutmayın. Ayrıca 1960'ların başında Rolex saatler bugün olduğu kadar neredeyse bir statü sembolü veya "Lüks saat" değildi, bir amaç için üretilmiş güvenilir makineler ve bir asker, denizci veya pilot için hem gereklilik hem de büyük bir müttefikti.

Che Guevara ve Fidel, dost devrimciler ve uzun süreli arkadaşlardı. Küba devriminden sonra Che, Bolivya'da yeni bir görev üstlenmeden önce Küba'nın ekonomik kontrolörü oldu. Fidel’in en sevdiği saat aynı kolda aynı anda iki Rolex GMT-Master 6542 ve GMT Master 1675 Submariner'di. Che'nin tercih ettiği Rolex, Espresso GMT Master'dı.

Fidel’in kullandığı 1953 yılında piyasaya sunulan Submariner, 100 metre (330 fit) derinliğe kadar su geçirmezlik sağlayan ilk dalgıç saatiydi. Döner çerçevesi dalgıçların dalış sürelerini okumalarına olanak sunuyordu.

Che’nin tercihi ise 1955 GMT-Master, hava yolu pilotlarının belirli ihtiyaçlarını karşılamak üzere geliştirilmişti. Aralarında Pan Am olarak bilinen Pan American World Airlines firmasının da bulunduğu bazı hava yolu şirketlerinin sonradan resmi saati oldu. En ayırt edici görsel özelliği, gündüz saatleriyle gece saatlerini ayıran iki renkli çerçevesiydi.

Rolex Submariner, popülaritesinin çoğunu derin deniz keşiflerine olan bağlılığına borçludur. Ancak Rolex Submariner'ın pazarlama kampanyası her zaman dünyanın dört bir yanındaki saat tutkunlarının beğenisini toplayan bir kampanya olmuştu. Bir denizaltıda on bin fitin altında seyahat eden ilk saatti. Modellerde o kadar sık ​​değişiklik yapıldı ki iki kişinin aynı saate sahip olması imkansızdı. Yine de, muhtemelen Fidel'i cezbeden Rolex Submariner'da ortak olan bir şey, zamansızlığıydı. Klasik paslanmaz çelik siyah kadranlı Rolex Submariner, iyi saatler takmayı seven herkes arasında evrensel bir favoridir. Hayranların dikkatini çeken şey basitliğidir. Gösterişlerden ve fantezilerden o kadar yoksun ki, neredeyse ayık ve sade görünüyordu.

En büyük ironi, Rolex'in yalnızca Batı'da değil, sosyalist dünyada da uluslararası başarı işareti haline gelmesiydi. Örneğin: Çin komünist devrimi başkanı Mao'nun babası, eski Rusya devlet başkanı Boris Yeltsin ve Kore yüksek komutanı gibi sarı altın Rolex saatler takıyordu. En azından Che ve Fidel iyi bir zevke sahipti!

Galiba zafer kazanan devrimci liderler kullandıkları saatin markasından çok dayanıklılığına önem veriyor. Bir de devrimin saatini halkın saatine denk düşürmeye…

Zaferin anıları ortalıkta dolaşırken basit bir şekilde ve kışkırtıcı bir şekilde burjuvaziyi ve liberalleri kudurtmaya devam ediyor.  

Vive la Revoluci! 

Hiç yorum yok: