8 Mart 2017 Çarşamba

Kadın mücadelesine selam olsun

8 Mart kadınlara çiçek alma günü değildir. 8 Mart, 1857 yılında daha iyi çalışma koşullarıyla greve giden 120 kadının barikatlarda hunharca katledildiği gündür!
 

Hepimiz birisi için mi? #Hayır

'Evet' kendinden olmayan herkesin ahlakıyla çatışma, düşman yaratma. Besin kaynağı abartılmış düşman korkusu. 'Evet' bomba ve şiddet dolu. 'Evet' gelecek projesi 400 yılı geride arayarak sanal gelecek inşa edileni vaat etmek. 'Evet' herkesi teslim alma arzusu çünkü otoriter, öfkeli, kaos ve şantaja meyilli. 'Evet' mutsuzluk demek. 

'Hayır' ise bizim tılsımımız herkesin kendine göre farklı yorumladığı bir şey. İşçiler, kadınlar, çocuklar ve öğrenciler için bir umut uygulaması. Sevecenlik, komşusunu sevme, saygı, uzlaşma, barış, affetme, her insanın değeri ve iyi ahlakın üstünlüğü. 'Hayır' en temel şey; çünkü insani. 'Hayır' kaossuzluk, korkuyu yenebilecek güç. Birliktelik, sabah çayı, dost muhabbeti. Kızlı erkekli banklarda oturabilmenin keyfi. 'Hayır' sinema, tiyatro, çocuklar için oyun parkı, gericiliğin, yabancılaşmanın karşıtı. 'Hayır' hepimizin umudu, karanlığı aydınlığa çevirecek yegane güç. 'Hayır' kız çocuklarının okuma umudu, kadınların sokakta özgürlüğü. 'Hayır' herkesin eğlenceli bir yaşam sürmesinin ilk adımı, alternatifi, birlikte yaşamanın dinamosu. 


'Evet' bir kişi 'Hayır' hepimiz için! Hayır!

Hayır! Ya herkes dans edecek, ya hiç kimse

Ülke bir eşikte, bu yüzdende bu topraklarda ülke siyasi tarihinde son referandum olacak diye tabir ettiğim bir referanduma doğru gidiyoruz. Tam anlamıyla saçmalık, kuralları onlar belirliyor, onların belirlediği bir şekilde bir dayatmayla karşı karşıyayız. Saçmalığın daniskası ‘Evet’ ya da ‘Hayır’ın belirleyeceği bir karanlık. Değiştirilmiş haliyle 1982 anayasasına göre her türlü meşruiyetini kaybetmiş bir iktidar koşullarında yaşıyoruz. Ortaçağ’ın biat kültürüyle yetişenler kendilerine biat edilmesini istiyor.

Bu Ortaçağ karanlığına karşı sokakta, fabrikalarda, alanlarda direnen bağımsız inisiyatifler var. Bunun dışındakileri de artık fazla ciddiye almıyorum zaten. Toplumsal onayla oluşmamış bir anayasayla meşruiyet geri kazanılır mı bu da ayrı bir tartışma konusu. Daha doğrusu toplumsal onayla oluşmamış bir anayasayla meşruiyet geri kazanılır mı bunu zaman gösterecek. Bana kalırsa bugün gayrı-meşru iktidara karşı “bir şeyler yapılmasının gerektiği” düşüncesinde olan herkes yeni baştan konumunu ve tutumunu değerlendirmek zorunda. Olması gereken de bu. Hiç kimse kendisini yapılacak bir anayasa referandumunda ‘Hayır’larda konumlandırarak bir çıkış arayışına kapılmamak zorunda da değil ama maalesef gündemimiz bu.

Örneğin ‘Evet’çi cenahın koca medya orduları var, başkanlık sisteminin neye yarayacağına dair 'reis istiyor' dışında tek argümanları yok, çıkaramadılar. Gerçi buna karşılık muhalefetin de 'tek adamlık kötü'den başka argümanı yok. Öyle gereksiz bir sistem. Şimdi başkanlıkta demiyorlar, yine kafalarından sikintirik bir tanım buldular; ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümeti’, zaten ne kadar gereksiz bir şey varsa bunun pazarlamacısı da bilindiği gibi siyasal İslamcı pezevenkler oluyor. Ticareti seviyorlar!