26 Aralık 2016 Pazartesi
15 Temmuz 2016 darbesi üzerine…
15 Temmuz bir iktidar çekişmesi, siyasal İslamcıların iç hesaplaşmasıydı. Dolayısıyla “darbe” olarak dayattıkları şey ezilenlerin değil, Cuma'ya birlikte gittikleri siyasal iki gerici çete liderinin, Fetulah ve Tayyip’in kişisel kavgasıydı, halkların değil. Göz göre göre gelen “bir darbe girişimi”nin ardından ilan edilen alternatif “milli bayram”dır 15 Temmuz. Şuan geleneksel olarak bütün bürokrat ve burjuvazi yarışıyor, hangimiz en çok kutlayacak diye. Oysa 15 Temmuz, bir kötünün bir başka gerici kötüyü saf dışı bırakma gününden öte bir tarih değil.
24 Aralık 2016 Cumartesi
Çöküş
Alman halkı Nazi olmak için kuyruğa giriyor, görkemli törenler, güçlü söylevler, büyük lidere övgüler diziliyordu. Özellikle ordu el üstünde tutuluyor, tüm toplum bu büyük gücü beslemek için çalışıyor, şehitlik hamaseti, şehitliğe övgü, tüm dünyaya kafa tutuyor, hakaretler ediyor, üstün Alman ırkının gururunu okşayarak iktidarını / saltanatını güçlendiriyordu Adolf. Ta ki Berlin’de, bir bodrumda sıkışıp, ağzından salyalar akıtarak, öfkeyle duvarları yumruklayıncaya kadar.
16 Aralık 2016 Cuma
6 Aralık 2016 Salı
İdeolojik kararlılığını unutmayacağız
"Hadi gidelim dostum, öcünü almak için haksızlıkların.
Asi yıldızlar parlasın alnımızda. Yenemezsek ölürüz, ne çıkar."
(Che Guevara)
Emperyalist
haydutların ve uşaklarının korkulu rüyası olmuş, dünya emekçi halklarının
‘Bizim Fidel’ dediği Comandante Fidel yoldaş, çok az insanın
rahatlıkla dile getirebildiği bir şekilde, ahlaklı, onurlu, kararlı, inançlı
bir şekilde devrim ve sosyalizmin yılmaz bir savaşçısı, önderi ve lider olarak
mücadele etti, yaşadı.
20. yüzyıla damgasını
vurmuş, düşmanlarının dahi zekâsı ve yeteneğini takdir etmek zorunda kaldığı
bir efsanevi lider, tüm bunları siyasal zekâsı, birikimi ve Küba’nın
koşullarını çok iyi tahlil ederek özgün bir strateji geliştirebilmesinin yanı
sıra bitmek tükenmek bilmez enerjisi ve inatçılığı sayesinde gerçekleştirdi.
Fidel baskıcı mı, diktatör mü, yasakçı mıdır? Evet, insanın insanı sömürmesini ülkesinde yasaklamış, insanların eğitim, sağlık gibi temel insani ihtiyaçları parayla satın almalarını ülkesinde yasaklayarak belki de bu yüzden hayatının son saatlerinde adının, portresinin enstitüler, sokaklar, parklar gibi kamu alanlarında kullanılmaması ve büstü ile heykelinin hiçbir zaman dikilmemesi konusunda ısrar etmesi "Size önemsizliği bırakıyorum"la herkese topyekun birer cevap niteliğini taşıyan birisi Fidel..
Fakat bütün bunlara
rağmen Fidel üzerinden haddini aşarak Erdoğan ile Castro kıyaslamaları yapan
politik ve siyasal olarak yetersizler güruhu (liberaller, Türk sağını temsil eden gerizekalı milliyetçi
cenah, siyasal İslamcı pezevenkler) 1933’te yapılan bir darbeyle birlikte
yıldızı parlayan ve 1959’daki devrime kadar birçok kez iktidara gelen General
Batista ile Tayyip arasında bir kıyaslama yapmalı. 15 Temmuz’da “Sokağa çıkın… Beni
koruyun” diyen birinin zoraki ve devlet eliyle görsel ve yazılı burjuva gerici
akım olan medya üzerinden yutturulmaya çalışılan kahramanlaştırma çabalarına
rağmen Erdoğan’ın kıyaslanacağı kişi olsa olsa döneminde Batista vb. gibi yozlaşmayı, piyasacılığı, rüşveti, baskı
ve zoru her daim meşrulaştıranlardır. Biri
geldiği yerden hareketle ülkeyi sapık dinci gericiliğin beslediği yer olan imam
hatiplere bırakırken, diğeri de ülkesini kumar ve fuhuşun merkezi haline
getirmişti. Netice itibariyle her ikisi de diktatördü ve ABD her ikisine de
sonsuz güveniyor, seviyor/du. Biri yıkıldı, diğeri de yıkılacak!
Ve Fidel.. O, artık Che'nin yanında...
Ne mutlu ki, Kübalılar bu büyük Barbudo’nun
yürüttüğü mücadelenin, ABD'nin pis
işlerini gördüğü arka bahçesi olmaktan, tüm dünya halklarına umut veren
bağımsız bir sosyalist ülke olmaya götüren mücadelesini ve ideolojik kararlılığını unutmayacak /
unutturmayacağız!
Hep bizimlesin!
Zafere kadar
daima!
Hasta la victoria siempre comandante!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)