17 Kasım 2020 Salı
Kültürel hegemonya: Bir Başkadır üzerine
Bir Başka'dır bir Netflix projesi. Çağımızın kıraathanesi sosyal medya sayesinde diziyi izlemek zorunda kalanlardan biri de benim sanırım. Galiba çoğu dizi üzerine tartışmayı çoktan bitirdi ama araya sıkıştırılmış bir çok şey mi var yoksa bana mı öyle geldi bilmiyorum fakat karakterler üzerinden özet gideceğim bende.
Birinci görsel: Cumhuriyet mitingine katılanların çoğu çıkarları için koşa koşa AKP’ye oy verdi Kaypakkaya’nın tabiriyle Kemalizm’in bağımsızlık ilkesi yarı sömürge ilkelerine hizmettir görüşünü anımsatır şeklinde hareket ediyor.
İkinci görsel: Liberal entelijensiya sayesinde ötekini dinliyor ayağına “değişim”i kabullenemediler. Nereden nereye, şimdi de kişiye biattan, yurttaşlıktan çıkıp kul olmaktan söz ediyorlar. Neredeyse dizideki herkese empati yapacakken, dizi birkaç bölümden sonra türbana empati yapmayı yasaklayıp IŞİD zulmünden kurtulan Ezidi kadın için Rab’inize şükredin diyecek kıvama gelirken “Allah afetsin”le helallik arasında sıkışıyor gibisiniz. Hepimiz mi günahkarız ki siyasal İslam’ın kredisi hiç bitmiyor.
19 Ekim 2020 Pazartesi
17 Ekim 2020 Cumartesi
Bir fotoğrafın hikayesi
Fransız
yük gemisi La Coubre patladığında, Arjantin doğumlu Che
Guevara'nın bir yıl önce Fidel Castro'yu iktidara getirmesinde
etkili olduğu Küba'ya Belçika'dan cephane taşıyordu. Fidel bu trajik olay
hakkında konuşma yaparken podyumun yanında, gözlerden uzak bir konumda Küba hükümetinin
Sanayi Bakanı olarak bilinen Che Guevara da var.
Fotoğraf, Che'nin nerelerde olduğu bilinmediği dönemde Alberto
Korda 1967 yılında kendisine gönderilen bir mektup üzerine elindeki fotoğrafı
‘yoldaş’ Giangiacomo Feltrinelli’ye verdi. Feltrinelli, Korda’ya para vermek
istedi ama Korda kabul etmedi.
Coubre patlamasından bir gün sonra Korda’nın çektiği
işte bu fotoğraf artık birini temsil etmiyordu, o bir hayaletti. Objektif
açılıp kapandı ve yakalanması zor bir adamın o görüntüsü yakalandı. 1966
yılındaki büyük Tricontinantal konferansı sırasında her yerde görüldü. Che,
1965 yılında Küba’dan ayrılıp ortadan kaybolduğunda herkes onu arıyordu.
Fotoğrafçı Alberto Korda orada,
etrafta dolaşan tüm önemli insanları fotoğraflamaya
çalışıyor. Görünürlülüğünü düşük tutan Guevara, etrafındakilerden
gizlenmiş gibi uzakta, ancak aniden bir boşluk belirdi ve Korda, Che’yi fark
edince birkaç hızlı fotoğraf çekmeyi başarıyordu. Korda’nın çektiği bu
fotoğraf, tam 7 yıl sonra bütün dünyada
ikonik bir görüntüye dönüşecek bir fotoğraf oluyordu.
1960’ın Mart
ayında Kübalı foto muhabiri Korda, tarihin tartışmasız en ünlü portre
fotoğrafını çektiğinde, Che'nin yüzü büyük bir duygu ifadesiyle yer aldı ve
bere üzerindeki metal yıldız Karayip güneşini andırıyor gibi flaşlara
yansıyordu.
kare daha çekti ve bunlardan
biri -Guerrillero Heroico (Kahraman Gerilla) adını verdiği
görüntü- tüm zamanların en çok çoğaltılmış fotoğraflarından biri
haline gelmeden önce; Korda, stüdyosunda astığı Kahraman
Gerilla'nın yalnızca bir baskısını yaparak çekmecesinde saklıyordu.
Giangiacomo
Feltrinelli ise 1960’ları dünyayı dolaşarak ve çeşitli devrimci liderlerle ve
gerilla hareketleriyle bağlantı kurarak geçirdi. Evet, Feltrinelli tanınan bir
komünistti ama ‘yoldaş’lığı soru işaretiydi. O, Fidel ile iyi ilişkisi
olan, Ulrike Meinhof'un en yakın arkadaşlarından birisiydi.
Almanya’da 1968’de düzenlenen Uluslararası Vietnam Kongresi dahil
pek çok sol girişimi finanse edip destekledi. Zamanında, birçok sol projenin de
hamisiydi. Filistin Kurtuluş Cephesi’ne mali destek verdi, Kızıl
Tugaylar’ın kurucuları arasındaydı; ve direniş örgütlerinin kavşak
noktasıydı.
Feltrinelli, 1960'ların ortalarında Fidel Castro
ile Küba'da. |
Korda için bu
adamın devrimin destekçisi olması yeterliydi. Yayımcı, aktivist ve komünist
işadamı Che'nin suikastından altı ay sonra, görüntüyü taşıyan iki milyondan
fazla poster sattı.
Che'nin 1967'de
katledildiği Gerilla Savaşı (Gerilla Warfare) kitabının
yeniden basımının kapağında kullanılıncaya kadar ve Milanlı yayıncı Giangiacomo
Feltrinelli’ya kadar hiçbir ün kazanmadı. Ertesi yıl yaşanan
çalkantılı olayların ortasında -Fransa'daki ’68 öğrenci protestoları,
Prag Baharı, Martin Luther King ve Kennedy suikastları- o anki havayı
yakaladı.
1968 Paris’teki
öğrenci isyanlarında toplanan bir imaj haline geldi ve Feltrinelli, değerinden
hızlı bir şekilde yararlanmaya başladı. Che’nin Bolivya Günlüğü’nün
yayın haklarını Fidel sayesinde almış da olan Feltrinelli, * söz konusu fotoğrafı
poster halinde basarak ona bir nevi ilk “patlamasını” yaşattı: Devrimci
liderin, fikirleri kadar dış görünüşünün de etkileyici bir kararlılıkta
olmasıyla birlikte görsel anlamda da büyük çapta bir etki yaratan Guerrillero
Heroico (Kahraman Gerilla) isimli poz, dünyaca tanınır hale
geldi.
Korda'nın
fotoğrafı, 20. yüzyılın en çok basılan fotoğraflarından biriydi; tüm dünyada
dergiler, kitaplar, kartpostallar, posterler, tişörtler ve bayraklardaydı
artık. Che'nin diğer pek çok imgesinin hiçbirinin eşleşemeyeceği bir tutku
ve yoğunluğa sahipti ve bu ifade, İsa'nın geleneksel tasvirlerine benzerliğini
çağrıştırıyordu. Onun imajı, Vietnam Savaşı'na karşı ve sivil haklar
için yürüyen protestocular tarafından (deyim yerindeyse) ele
geçirildi ve kısa süre sonra, dünya çapında çeşitli özgürleştirici veya
isyankar nedenlerle birlikte seçilmeye başlandı.
Che, Bolivya'da katledildikten sonra, Feltrinelli'nin poster olarak
bastığı fotoğraf dünya çapında bir sembole dönüştü. Feltrinelli fotoğraftan
parasına para kattı; ancak Korda’ya hiçbir ödeme yapmadı. Aslında Korda da buna
itiraz etmedi, hatta tam olarak konuyla ilgilenmedi bile denebilir.
Feltrinelli,
Korda'yı ziyaretinden elde ettiği ve daha önce görülmemiş olan bu fotoğrafla
Avrupa'da, Che’nin imajını yayarken İrlandalı sanatçı Jim Fitzpatrick, onu
yüksek kontrastlı bir çizime dönüştürmek için 1968'de Che Guevara posterinden ilham alarak bugün
bildiğimiz kırmızı tuval üzerindeki o ikonik imajı da doğuruyordu.
Korda ise, İtalyan bu girişimci yayıncıya karşı kin tutmadı
“Onu hala affediyorum çünkü bunu yaparak onu ünlü yaptı” dedi. Fakat 2000
yılında votka markası Smirnoff, bu fotoğrafı reklamlarında kullandığı an her
şey değişti. Korda, “Ticari nesnelerin reklamları dışında, fotoğrafın Che’nin
anısını yaşatmaya ve dünyadaki sosyal adaleti sağlamaya çalışanların yararına
kullanmasına karşı olmadığını” söyledi ve açtığı bütün davaları kazandı.
Kazandığı tazminatı da, çocuklara ilaç satın alması için Küba sağlık sistemine
bağışladı.
Korda’nın 20. yüzyılın bir insana ait en
meşhur en çok çoğaltılan fotoğrafı. |
Böylelikle Cezayir, Gana, Çin gibi ülkeleri dolaşan Che; 24 Şubat 1965’de Cezayir’deki konuşmasıyla uluslararası sahnede son kez görünmüş oldu.
Yüksek
tirajlı Paris Match dergisi, “Che nerede” diye
soran bir makale yayımladığında, Korda’nın çektiği portre tam sayfa yine
manşetti ve O, artık Feltrinelli sayesinde Paris Match'in (istemeden
de olsa) katkısıyla her yerdeydi. Kod adı herkesin ağzındaydı: Che!
Sıradan insanlar
tarafından değiş tokuş edilen ve değiştirilen görüntüler, alternatif bir
meşruiyet sunarken, bir toplumu yöneten temsil rejimlerine meydan
okur. İmgelerin etkililiğinin ve canlılığının tanıklığı, yaptıkları şeyde,
insanların sonuç olarak ne yaptıklarında, formun neyi başarmasını
beklediklerinde ve neden beklentiler olduğunu gösteriyor.
Ve Che'nin portresi, bir fotoğraftan daha fazlası, gezegenin farklı bölgelerinde ortak bir mücadelenin kimliği haline geliyordu.
Artık Che'nin
imajını bir şeyler yapmak için kendine mal eden birinden
bahsetmiyoruz. Bunun yerine kes yapıştır, kolaj yap, grafiğe uygula,
duvara port-art tarzı vb. grafiti kültürüne sürekli etkileşim paylaşımı yapıp,
Che’nin yüzü ifade içerisinde kolektif bir ara yüz ve kolektif bir kanal haline
geliyorsa sorun yok.
Görüntünün
akışkanlığı, hem katıldığı kültürel akışlar tarafından oluşturulur hem de
bilgilendirilir, çünkü akışlarda gezinme konusunda devrimciler, hepimiz daha
ustayız.
Korda’nın Kahraman
Gerilla’sı gelecek
nesillerde dönüşümsel olarak, O’nu sınıflandırma, açıklama, eleştirme,
tanımlama veya yanıtlama çabalarına meydan okumaya devam edecek. Che
yaşıyor...
* Che Guevara'nın Bolivya'daki gerilla savaşındaki metinleri Fidel Castro tarafından Feltrinelli'ye teslim edilir. Amaç, Che'nin tanıklığının ve düşüncelerinin uluslararası yayılmasına katkıda bulunulmasıdır. Kitap kapağında yine Korda’nın fotoğrafı kullanılır, Feltrineli Vakfı yayından elde dilen karın tamamı Latin Amerika'daki devrimci hareketlere bağışlanması amaçlamaktadır der.
29 Temmuz 2020 Çarşamba
Diktatörlük ne işe yarar?
Çok konuşurlar, karşılarındaki kişi veya grubun ne
düşündüğünün, ne söylediğinin bir önemi yoktur, bu nedenle dinlemeyi pek
sevmez, dinlemezler. En çok da, kendilerine sadık kalabalık halk kitleleri
önünde konuşmayı severler. Kullandıkları dil ve yaptıkları vurgulamalar ile
kitleleri coşturmayı iyi bilirler. Konuşmanın içeriğinin ise pek bir önemi
yoktur, söz konusu olan, gaz ve toz bulutundan ibarettir zaten.
Genelde yüksek sesle; din ve milliyetçilik üzerine bir şeyler mutlaka dinleyicisini öfkelendirecek şeyleri avazları çıktığı kadar bağırır, inanmadıkları şeylerin doğruluğuna bakmadan bağırırlar. Kendi yalanlarına kendileri de inanır, karşısındakini de daha çok inandırırlar.
Devam edelim.
17 Nisan 2020 Cuma
Tüm geleneksel devrimci şemaların dışında bir hareket: Kızıl Ordu Fraksiyonu
Berlin, Vietnam'daki savaşa karşı uluslararası protesto gününden, 1968. |
RAF, örnek eylemlerle sınıf mücadelesinde liderlik rolünü üstlenmek istediğini iddia ederek, kendi kendini "devrimci avangart" ilan etti. İyi bilinir ki RAF örgütsel olarak, pratik olarak, kavramsal olarak komünist bir partinin adına layık bir parçasıydı.
1960'ların ikinci yarısında Amerika, Japonya, Fransa ve Batı Avrupa'da büyük öğrenci hareketleri dalgası ortaya çıktı. Bu hareketler sanayi toplumunu ve her tür tahakküm biçimini radikal bir biçimde sorguladılar. Bu hareketlerin ardından ortaya çıkan gerilla grupları ise, 19. yüzyıl sonu anarşistlerini çağrıştıran pratikleriyle tüm "geleneksel" devrimci şemaları bir kenara ittiler.
60'ların ortalarında her
yerde olduğu gibi Almanya'da da öğrenci ve proleter gençliğin mücadele
hareketleri gelişti. Aralık 1966'da, savaş sonrası dönemin yeniden
inşasını izleyen bu büyük ekonomik patlama (1967'de tam bir durgunluk olacak)
'Alman ekonomik mucizesi'nin sonunun başlangıcı olarak değerlendirilir.
İki ana burjuva siyasi
partisi (SPD'nin Sosyal Demokratları ve parlamentodaki koltukların % 90'ını
oluşturan CDU ve CSU'nun Hıristiyan Demokratları), siyasi hayatı tamamen
kilitleyen 'büyük koalisyonu' oluşturur. Rudi Dutschke liderliğindeki Sosyalist Alman Öğrenci Birliği (SDS)'nin sosyalist öğrencilerinin protestosundan Parlamento Dışı Muhalefet (APO) ortaya çıkar. ABD'nin
Vietnam'daki emperyalist savaşına karşı kitlesel seferberlikler giderek artar.
30 Ocak 2020 Perşembe
Ser, sır, Kaypakkaya
O'nu yalnızca işkencede “Ser verip, sır vermemenin” timsali olarak göremeyiz. O’nu yalnızca bu yanıyla anmak hata olacaktır. O’nun 3,5 ay süren en ağır işkenceler de direnmeye iten savunmuş olduğu ML düşünceler ve düşmana karşı her koşulda milyonları temsil etme düşüdür. TC devletince düşünceleri çok tehlikeli görülmesi nedeniyle 18 Mayıs 1973 yılında Diyarbakır işkence hanelerinde parça parça yaparak bedenini kurşunlayarak katletti faşist diktatörlük O’nu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)