29 Temmuz 2012 Pazar

Katliamlar, saldırılar AKP ile sürüyor…


Padişah bozuntusunun 'kindar' ve 'dindar' gençliği katliamlar yapmak istiyor. Malatya Doğanşehir’de saldıran yobazların ipleri emperyalizmin ellerindedir. Bu köhnemiş faşist İslamcı zihniyetin karanlığına ve yobazlarına karşı duracağız!

18 Temmuz 2012 Çarşamba

Ters yüz...

Konu şu, Pepe ve Keloğlan çizgi filmlerinde Alevilik ve modernlik propagandası (anlamadığım modernciliğin neresi kötüyse(?) yapıldığını iddia eden İsmailağa Cemaati, bu çizgi filmlerle küçük çocukların zihinlerinin kirletildiğini iddia etmiş. Ortaya böyle saçma bi’şey çıkınca da konu ister istemez başka yönlere doğru seyir (ediyor) eğliyor. Malum, İsmailağa Cemaati taraftarları ile bir dönemler şu Karaköy’de çay satan Cüppeli Ahmet Efendi’nin paraşütle İsmailağa’ya yerleştirilmesinden sonra, taraftarlarının gizli entrika ve çekişmesi ivme kazandı, malum Cüppeli daha popüler, daha magazinsel, kimilerince şirin, kimilerince de orospuçocuğunun önde gideni, yine kimilerine göre de Fethullah kliği Türkiye’de bütün güç odaklarını, (Yargı, HSYK, Danıştay, Anayasa, TSK, Emniyet gibi kurumları eline geçirip, Erdoğan kliğinin elinde de sadece kurum olarak bir MİT kalınca, sağı ve solu da bir potada eritince, gözünü irili – ufaklı diğer cemaatlere dikti) bu bir iddiayı şuan geçmiyor ama en zengin cemaatin İsmailağa olduğu iddia ediliyor ve trilyonlarca mal varlığından söz ediliyor.

Zaten bütün bu pratiklikler bunu gösteriyor…

Şimdi diyeceksiniz ki, iki gün önce Fethullah Gülen cemaatine sarıyordunuz n’oldu da yörüngeniz değişti. Söyleyelim, bu ülkede çeşitli AKP’li milletvekilleri çeşitli açıklamalar yaptılar, (hakikaten de çeşitler) örneğin biri kalkıp Erdoğan’a dokunmak ibatedir, bir diğeri de kalkıp Erdoğan ve şürekâsı peygamber soyundandır dediği gün ses çıkarmadık da hata yapmışız diyeceğim ama ses çıkarmıştım kendi adıma, şükür “Yetmez ama evetçi”lerden değiliz, öyle ya örnek sunmak gerekiyor, öyleyse örnek vereyim…

Şunu söylemiştim “Erdoğan’a dokunmak ibatedir” diyen milletvekilinin açıklamasına karşın: “Yiyorsa kaldırın dokunmazlıkları da, dokunalım. Millet ibadet görsün” diye belirtmiştim, bunun üzerinden bayağı bi’zaman geçti, bu’gün ve birkaç gündür de çizgi film karakterlerini konuşuyoruz, anlayacağınız her şey bize özgü, Müslüman ve Türk’üz ya, şu dünyanın bütün saçmalıkları, gariplikleri bizi bulmak zorunda.

Evet, kabulümdür: İsmailağa cemaatine sarıyorum, dünde - bugünde Fethullah efendiye sarmaya devam edeceğim… Şükür etmekten söz ettim ya, bir de “Şüphesiz” ki cümlesini ekleyelim, şüphesiz onlar kadar dindar değilim ve buna şükür ediyorum… AKP gibi partilerin iktidar olduğu yerde ve özellikle de Tayyip gibi niteliksiz devlet yöneticilerinin olduğu yerde görevimiz başlıyor diyorum.

Doğamız gereğidir: bizim işimiz gericilikle, dinselleşmenin karşısında (ilericilikten, aydınlamadan, çağdaşlıktan ve özgürlüklerden) sosyalizmden söz etmek. Etkin konu şuan bu, Türkiye’yi AKP gibi ne i-düğü belirsiz ve aşırı emperyal tutkular ve de tutkalla Batı’ya bağlı şekilde emperyalizmin işbirlikçisi bir iktidar yönetiyor, onlar var(lar), biliniyor bu iktidar gücünü din üzerinden üreterek, günü kurtarıp riyakârlıkla oy kazanarak çoğunluk kazanıyor. O yüzden İMKB’de Pepee’nin ya da Keloğlan’ın mezhepsel tartışmaları konusu bir yana, bu tür kısır tartışmalar üzerinden güç kazanmaya çalışan İsmailağa cemaati gibi silah kaçakçılığı yapan bir örgüt değer kaybettikçe, güç kazanmak adına (kanımca) bu tür sığ ve siyasal magazinsel yollara başvuruyorlar ki, bütün bu tartışmalar sığlığını asal olarak, cemaatler arası kavgadan dolayı kazanmakta ve birinci (Kemalist) cumhuriyetin sınıfsal olarak burjuvazinin gerici bir fraksiyonun değil, bütününün tarihsel tercihi olarak karşımıza, bize, tarafımıza sunuluyor. Bu yüzden ne de Fethullah gibi uluslararası fason bir cemaat değerini kaybedebiliyor ne de bu tür sistemlerde neoliberal, piyasacı yaklaşımlarla aslında birbirini tamamlamaya çalışırken, kendilerini de bilmeden eritiyorlar.

Meseleye bakın: sen mi ben mi?

Öyle ya bazen düşünmüşümdür: “Acaba bir tarikat mı kursam (?)”, eğer bi’gün bu tür saçma işlere girersem iddia ediyorum altı ay bilemediniz son bir yıl içerisinde Türkiye’nin sayılı zenginleri arasına girerim (?), diyorum.

Jiyan.org’da Veli Bayrak demiş ya katlıyorum: “Ne diyelim keşke herkes zalimin karşısında Alevi’ye benzese, keşke herkes zulmün karşısında Ali’ye benzese de kimse size benzemese!”

Dedik ya: Türkiye’de yetersiz, göstermelik, biçimsel, şekilci ve halka kapalı yüzeysel gericiliğin göstergesini, aşağılayıcı bir tarzda egemen güçlerin inanç ve vicdan söylemini, özgürlük yaygarasını AKP iktidarının (devletinin) demokrasi olgusunu kullanarak, gericiliğin örtüsü olarak kullanmakta.

Netice de Kur’an’a “Press” baskı uyguluyor bu iktidar, üstelik bunu son on yıldır yapıyor, birileri bu “press” uygulamaya bugün uyandı, bazıları da daha önceden. Sonuç olarak yiyen yedi bu demokrasi hikâyesini ve kendince Polyanacılık oynadı. .

Doğrudur, Polyana’da, Pinokya’da çizgi film karakteridir, biri mutlu olur, diğeri yalan söyler ve sonuç olarak gerçekle tanışırlar.

Aklınızın bi’tarafına yazın: bu ülkede herkes (sağcılar, demokratlar -ki işleri budur- liberaller) teslim olup çeşitli bayraklar tepelerinde dalgalandırabilirler.

Bu ülkenin dinamosu, can alıcı noktası olanları yani Alevileri ve ne de Türk-Kürt halkının ilerici kesimini yabana atmamalı Tayyip öğrenecek, herkes teslim olabilir ama bu iki zümre kesinlikle bu biat kültürüne biat etmez. Tarihte de görülmemiştir, doğasına aykırıdır, ne Yavuz Sultan Selim ne de diğer Osmanlı kalıntıları, ne de 800 yıl önce Yezid’e denk düşen şavşatalı yaşamı arzu eden ibneler, akılarının (kıçlarının) bir kenarına yazsınlar, Pepee bilmem ne vesile oldu belirtelim istiyorum: yağma yok, demokrasi aristokrasisinin evlatlığını yapıp orospuçocukluğunun anlamı yok.