19 Haziran 2015 Cuma

Feride - Yılmaz Odabaşı

Kalemi güçlü olsun şairin (!) Feride, roman tadında bir şiir kitabını bize bahşettiği için.


Feride

“kasketimi eğip üstüne acıların”
-C. Süreyya-

sunu:


“istasyonda konuşan iki dilsizdi onlar
ayrılığı söyleyen kara gürültülerde
şaşkındır buralarda ayrı düşen âşıklar
kış’ın ve silahların beyaz serinliğinde...”

6 Mayıs 2015 Çarşamba

Gülüşümüzü asamazlar

Eninde sonunda Deniz'lere çıkacaktır sokaklar, halk düşmanlarını inlerinden çıkarıp tarihin çöplüğüne süpürür süpürmez.

5 Nisan 2015 Pazar

Seçimler ve parlamento üzerine Che’nin sözünü bir kez daha anımsayalım

“Dar kapsamlı seçim çekişmeleri; şurada burada seçimi kazananların başarıları; iki milletvekili, bir senatör, dört belediye başkanı, halkın üzerine ateş açılarak dağıtılan büyük çapta bir gösteri; bir öncekine göre bir iki oy farkıyla kaybedilen yeni bir seçim; kazanılan bir grev, kaybedilen on grev; bir adım ileri, on adım geri; belli bir kesimde zafer, bir diğerinde on kez bozgun... Sonra birdenbire oyunun kuralları değişir, her şeye yeniden başlamak gerekir. 


Bu tutum neden ileri geliyor? Halk enerjisini neden hep böyle boşuna harcıyor? Bunun tek nedeni var: Bazı Amerika ülkelerinde ilerici güçler taktik hedefler ile stratejik hedefleri korkunç bir şekilde birbirine karıştırıyorlar, küçük taktik sorunlarda büyük stratejik hedefler görmek istemişlerdir. Bu önemsiz saldırı mevzilerini ve elde edilen küçük kazançları, sınıf düşmanının temel hedefleri olarak göstermeyi bilen gericiliğin akıllıca davrandığını kabul etmeliyiz. 

Böylesine büyük hatalar işlenen ülkelerde, halk hiçbir değeri olmayan eylemler için son derece büyük fedakarlıklar pahasına her yıl alaylarını seferber eder. Bunlar düşman topçusunun ateşine maruz kalan geçici mevzilerdir. 

Bu mevzilerin adı, parlamentodur, kanuniliktir, yasal ekonomik grevdir, ücret artışıdır, burjuva anayasasıdır, bir halk kahramanının serbest bırakılmasıdır... Ve işin en kötü tarafı şudur ki, bu mevzileri elde etmek için bile, burjuva devletinin oyun kurallarını kabul etmek ve bu tehlikeli siyasal oyuna katılmak iznini alabilmek için de uslu ve aklı başında insanlar olduğumuzu, hiçbir tehlike arz etmediğimizi; örneğin kışlalara ve trenlere saldırmak, köprüleri uçurmak, katilleri ve işkence uzmanlarını cezalandırmak, dağlara çıkıp ayaklanmak ya da yumruklarımızı sert ve kararlı bir biçimde kaldırarak, Amerika’ya son kurtuluş mücadelesinin kesin müjdesini vermek gibi tehlikeli işlerle bir alışverişimizin olmadığını ispat etmek lazımdır.” 

Che Guevara, Latin-Amerika Devriminin Taktik ve Stratejisi

17 Mart 2015 Salı

Hatırla!

Hakim: Mahir Çayan ve arkadaşlarını evinizde sakladınız mı? 

Yılmaz Güney: Evet, şimdi gelsinler yine saklarım.

14 Ocak 2015 Çarşamba

Engizisyon Türkiyesi

İleri demokrasi’den, mağduruzdan rencide oluyoruza, vesayetin sonuna derken geriye sadece elimizde geri kafalı, paraya tapan faşist bir devlet kaldı.

11 Ocak 2015 Pazar

İkiyüzlülüğün resmi: Kendinizi hepsinden koruyun

Mizah dergisi Charlie Hebdo’ya terör saldırısında ölen 12 kişiyi anmak ve dayanışma gösterisinde bulunmak amacıyla Paris’te düzenlenen Cumhuriyet Yürüyüşü’ne dünyanın liderleri olarak lanse edilen akbabalar kol kola katılarak yürümüş. Yürüyüşe katılanlar arasında Davutoğlu’da var, hani önce ÖSO’ya daha sonra El Nusra’ya ve IŞİD’ci çetelere destek veren ‘Neo Türkiye’nin sözüm ona Başbakanı. Kimi temsilen ne için neden gitti (?) Cumhurun Başı’nı mı yoksa MİT tırları için mi, THY üzerinden Nijerya’ya Boko Haram’a lojistik destek sundukları silahlar için mi ya da ne kadar kırmızı bültenle aranan varsa (bkz: Tarık Haşimi, ki bu zat IŞİD’in siyasi kanadını temsil etmektedir) Türkiye’dedir “Türkiye büyük ve güçlü ülkedir” mesajı vermek için mi gitmiştir. Oysa Charlie Hebdo için düzenlenen bu yürüyüşe zamanında tekfirci ve selefi çetelere destek veren bu akbabalar değil dünyaca ünlü karikatüristler en önde yürümeliydi.


Bu arada Davutoğlu sırf yürüyüşte diye küfür etmeyen ve olayı da dramatize eden Ak bir zihniyetinde olduğunu hatırlatarak şunu diyeyim şu liderler samimi olsun ve bi’zahmet IŞİD’in her gün yüzlerce insan öldürdüğü Suriye, Irak, Libya, Lübnan, Somali, Nijerya ve Yemen'e de gitsin. Zor mu, evet zor. Katile zor gelen şey cinayet değil, kurbanın cenazesinde en yüksek sesle ağlamak zorunda olmasıdır denir ya öyle galiba.

Neyse, İslam’la ilgisiz İslami terörü kim yarattı kendilerine sorular sormadan İslamofobi’den rahatsız olan İslamistlerin kafasının bunu alacağını pek sanmıyorum zaten, milyar dolarla silahı kıçında donsuz nasıl alır? Kapitalist dünya susar, bu cehaletle onlar “Ama”larla, “Fakat”larla saldırılara karşı olmak yerine katliamlara meşruiyet kazandırma zemini hazırladıkça hem katil hem de kurban olmaya mahkumlar. Fazlasını da kimse beklemesin bu gerici zihniyetten. Çocukla evlilik tartışan dinden korkulur kardeşim. İslamofobi filan diye ağlamayalım. Alevifobi, Kürtfobi, Ermenifobi, kadınfobi, laikfobi gibi bir gerçeklik sorunumuz var.