1 Kasım 2016 Salı

Monika Ertl ve bir Colt Cobra 38 Special marka silahın ardından

“Bolivya için toprağa düşen tüm devrimcilerin selamını getirdim. Ya özgürlük, ya ölüm!” (Monika Ertl) 

Monika Ertl, Nazilerin propaganda filmlerini çeken Hans Ertl'in kızı olmanın dışında, Almanya’da fazlaca bilinen biri değildi. Ta ki, 1 Nisan 1971 saat 09:30'da Hamburg Bolivya konsolosluğunun kapısını çalana kadar.

Yer; Hamburg, Almanya, genç ve güzel 34 yaşındaki şık bir kadın Hamburg Bolivya konsolosluğuna girdiğinde saat 09:40, tarih 1 Nisan 1971 sabahıdır. Kabul edilmeyi beklerken ofisi süsleyen tablolara kayıtsızca bakar. Koyu renk, yünlü şık bir takım elbise giyen Bolivya konsolosu Albay Roberto Quintanilla, ofisine girer ve günler öncesinden röportaj talep eden, Avustralyalı (Avusturya halk oyunları öğretmeni olarak) olduğunu iddia eden bu kadının güzelliğinden etkilenerek onu selamlar.

Kısacık bir an için yüz yüze gelirler. İntikam, bu çekici kadının yüzünde somutlaşır. Gözlerinin içine dik dik bakar ve konuşmaksızın bir silah çeker, üç el ateş eder. Ne direnme ne karşı koyma ne de mücadele olur. Atış hedefe ulaşır. Kaçarken çantasını, bir peruk, bir Colt Cobra 38 Special marka silah ve üstünde İspanyolca “Victoria o muerta”, (Ya zafer ya  ölüm – ELN) yazılı bir kağıt parçasını ardında bırakır.

Monika, ELN’ye Che’nin ölümünden sonra katıldı.

Bir şiirinde; "Bana sen öğrettin / insanın Tanrı olduğunu / Golgota tepesindeki haydutlar gibi / solunda duran alçaklar da / birer Tanrı’ydı..."

Başlıyoruz...

Ernesto Che Guevara’nın infaz kararını veren Bolivyalı komutan Roberto Quintanilla Pereira, nasıl öldürüldü?

Bilindiği gibi Che, 9 Ekim 1967 yılında Bolivya ordusu tarafından yakalanarak katledilmiştir. Öldürüldükten sonra Che'nin elleri kesilmiş ve bu olaydan doğrudan sorumlu olan kişi ise Bolivya ordusunda görevli olan Roberto Quintanilla Pereira'ydı. İşte bu içeriğimiz de tüm dünya devrimcilerinin en nefret ettiği kişilerde baş sıraya oynayan Pereira'yı üç kurşunla öldürerek Che'nin intikamını alan kadın olarak bilinen Monika Ertl'in hikayesi.. 

Monika Ertl, 7 Ağustos 1937 yılında Almanya'nın Münih kentinde dünyaya gelmiş. Sinemacı olan babası ikinci dünya savaşından sonra Bolivya'ya yerleşmiş ve burada bir yandan film çalışmalarına devam ederken bir yandan da çiftçilik yapmış. Monika'nın hikayesi ise 1952 yılında tam 15 yaşındayken Bolivya'ya gelmesiyle başlıyor.

Belgesel yapımcısı, yönetmen, kameraman...
Monika, Bolivya'ya geldikten sonra babasından öğrendikleriyle o da sinema sektörüne atılır ve birkaç film çeker. 1958 yılında genç bir kadınken yine Almanya'dan Bolivya'ya göçen bir maden mühendisiyle evlenir. Kocasının işi dolayısıyla bir süre Şili'de kaldıktan sonra Bolivya'ya geri döner.

İdeolojik olarak gelişimi...
Kaliforniya'ya yerleşmek isteyen Monika'nın bu hayalleri maalesef gerçekleşmez ve Bolivya'da kalır. Bu sırada kocasıyla boşanır. Kardeşi Beatrix'in anlattığına göre oldukça çalışkan bir kadın olan Monika yarı zamanlı olarak öğretmenlik yapıyor arta kalan zamanlarındaysa çeşitli seyahatler düzenleyerek çocuklar için yardım topluyordu. İşte bu seyahatler sırasında tanıştığı insanlar Monika'nın ideolojik olarak sola yakınlaşmasını sağlar.

Bolivya'da çocuklarla sosyal çalışma yaparken ve aşırı sol öğrencilerle Almanya'yı dolaştıktan sonra Monika, 9 Ekim 1967'de kurtuluş teolojisinin fikirlerini takdir ettiği ve Bolivya hükümeti tarafından öldürülen Ernesto Che Guevara'nın fikirleriyle ilgilenmeye başlar. Alman Sosyalist Öğrenci Birliği'nin (SDS) kadın konseyi genç kadının solcu militanlığının artmasına yardımcı olur, Kızıl Ordu Fraksiyonu ve Babeuf Komünü ile bağlarını sürdürür.

Monika, birçoğu yerli olan yoksul aileler yararına çalışırken gördükleri sayesinde daha da radikalleşir ve Guevarist milislerin oluşturduğu ELN'ye yani (Bolivya) Ulusal Kurtuluş Ordusu'na sempati duymaya başlar. 

Ve kameraman Hans Ertl'in kızı Monika Ertl artık, Bolivya'daki silahlı siyasi yeraltı hareketinin bir üyesi olur.

ELN dönemi...
Bolivya Ulusal Kurtuluş Ordusu, ELN üyeleri tarafından telkin edilen, Guevaraist Monika Ertl, Che Guevara ile savaşan Bolivya'daki gerillasının Bolivyalı savaşçısı Guido Inti Peredo’yla tanışır, o gerilla liderinin favorilerinden birisidir, bu sayede Monika (1969'da ELN'ye katılır) Che Guevara'nın öldürülmesiyle ELN'ye katılan Monika burada yerli dillerinde "Genç kız" ya da "Kız arkadaş" anlamlarına gelen "İmilla" adıyla anılmaya başlar. 

Ailesinden iyice uzaklaşmasına neden olan bu gelişmelerden sonra Monika babası tarafından deyim yerindeyse evden (uzaklaşma) kovulur. Bu sırada ailesiyle senede bir defa mektup yoluyla iletişime geçmeye başlayan Monika yine zaman zaman deşifre olmamak için onlara şifreli mektuplar gönderir. Mektuplarda ailesine iyi olduğunu ve onu merak etmemeleri gerektiğini söyler.

Bu süreçte Bolivya'nın Guevarinha'sı Inti Peredo, 1966'da Küba'da eğitim gören ve aynı yılın 27 Kasım'ında Che'nin gerillasına katılan ikinci Bolivyalı grubun bir parçasıydı. Che Guevara'nın ölümüyle birlikte ELN'nin komutasını üstlenir. Inti Peredo da (4.000 dolara) ihanete uğrar ve El Rosario mahallesinde köşeye sıkıştırılır, Bolivya Gizli Servisi'nin ası Roberto Quintanilla Pereira tarafından koordine edilen ordu ve polis tarafından infaz edilir. O gün bu olaydan sonra Pereira kararlı bir şekilde Monika Ertl'in hayatına girer.

Che'nin intikamı...
Yaralı olarak ele geçirilmesine rağmen infaz edilen ve daha sonra da elleri kesilen Che Guevara'nın intikamını almak için tüm solcu grupların can attığı bir dönemdir...

Pereira tıpkı Bolivya’nın bir köyü olan La Higuera’da Che’nin yargısız infaz edildiği Vallegrande’de verdiği bozu Inti Peredo'nun yanında da verir. Devlet istihbaratçısı olmasına rağmen kimliğinin gizli kalmasını bilemez ve solun öfkesini çekmeyi başarır. Pereira artık ölümsüz bir figür olmak istediği gün ölü bir adam olacaktır. Roberto Quintanilla Pereira, dünya solundan zaten nefret eden ve Che Guevara'nın gerçekten Arjantinli gerilla olduğunu kanıtlamak için ellerini kesmeyi öneren bir ajandır da. Küba bunun üzerine “Che Guevara'nın idamına katkıda bulunanlar öldürülmelidir” der. Daha bariz bir şekilde söylemek gerekirse, Fidel Castro’nun laneti albayın üzerine düşer. Fidel, “Bunu hayatıyla ödeyecek”, ELN ise, “Hiçbir suçlu yatakta ölmeyecek” diye açıkca ilan ederler.

ELN, Küba ile gizli anlaşma içinde Pereira’ya suikast planlar. Albayı öldürmek, ELN'nin aktif olduğunu kanıtlamak anlamına da gelir. Sadece Fidel liderliğindeki Kübalı devrimciler ve ELN değil, solcu (sosyalist) patronlar, hain olarak gördükleri kişilere adalet getirilmesi için devreye girecektir.

Belki de Roberto Quintanilla Pereira suikastının arkasındaki lojistik kilit isimler Fidel Castro’yla birlikte İtalyan yayımcı Giangiacomo Feltrinelli, Danimarkalı gazeteci ve yazar Jan Stage’yi sayabiliriz. Bolivyalı Che Guevara'nın (ELN olarak bilinen Ñancahuazú Gerilla Hareketi üyesi) Chato Peredo ve Arjantinli “şişman Carlos”, Monika Ertl'in eylemini finanse etmek ve lojistik sağlamak için Fidel'in iki adamı, Karayipler'in James Bond'u Manuel Barbarroja Piñeiro ve Küba istihbaratından Ángel Gustavo Brugués operatör olarak görev yapar.

Küba Gizli Servisi ve ELN, Feltrinelli’nin katıldığı Partizan Eylem Grupları (GAP) ve Alman aşırı solu, suçu doğrudan veya dolaylı olarak koordine eder. İntikam Küba tarafından yönetilse de, suikast ilk olarak Şili'de dile getirilecektir.

Monika Ertl'in Pereira’nın suikastçısı olacağına karar verdikten sonra, hem Londra'daki (Küba büyükelçiliği bir istihbarat/ajan yuvasıdır) hem de Almanya'daki casuslar ağı ona bilgi vermeye başlar. Reel olansa Monika, Che Guevara’yı ve Inti Peredo'yu "karalayan" adamı öldürme kararlılığıydı. 
Guido Inti Peredo, ELN gerilla cephesinin örgütlenmesinde önemli bir role sahipti. Che Guevara önderliğindeki ELN (Ejercito de Liberacion Nacional de Bolivya veya Bolivya Ulusal Kurtuluş Ordusu) üyeleriyle Bolivya ormanındaki Nancahuazu Kampı'nda, fotoğrafta Inti Peredo, (solda) Che'nin yanında, 1967. 
Görevini yerine getirmek için Avrupa'ya seyahat ederken, Monika -muhtemelen- Küba Gizli Servisi tarafından sahte pasaportlar kullanır. Şık ve radikal milyoner Feltrinelli, aşırı sol siyasi grupları finanse etmekle yetinmez çünkü Kübalılara göre, Fidel Castro'nun (ve Filistinlilerin) Avrupa'daki başlıca finansörlerinden biridir de bu solcu işadamı.

Pereira’ya suikast düzenlemek için bir finansör olarak operasyona katılmaya çağrılan İtalyan editör Giangiacomo Feltrinelli, ELN militanlarıyla ilişkiler kurmak için La Paz'dadır, bir teknede, Feltrinelli ona bir Colt Cobra 38 Special (Amerikan menşeli silah) verir. Şaşırtıcı bir şekilde, yasal pazardan satın alınan ve daha sonra kimliğinin açığa çıkmasına yol açan yayıncı adına kayıtlı bir silahtır bu.

Monika, Pereira’yı öldürmek için yedi bin mil yol kat etmiştir. "Pereira'nın doğduğu yerden çok uzak bir şehirde ölümü Bolivya hükümeti tarafından işlenen cinayetlere ve işkencelere dikkat çekmek içindir" kanlı bir diktatörlük ve elbette, cinayete katkıda bulunan albaydan alınan intikam Che Guevara ve Inti Peredo içindir.

Hamburg polisi, Monika Ertl'in büyükelçilikten kaçtığı arabayı Jan Stage'in sürdüğünü açıklar. Pereira’nın sekreteri bilgiyi doğrular, “Kadının Heilwigstrasse'den nasıl bu kadar çabuk ayrılabildiğini bilmiyorum” der. 

Aynı binada var olan komün içinde saklanmış olabilir mi? Bu bir olasılık, bir ustalık eseridir. Çünkü polis mahalleyi aramasına rağmen hiçbir şey bulamaz. 

İtalyan editör Giangiacomo Feltrinelli ve Danimarkalı gazeteci ve yazar Jan Stage, Fidel Castro'nun ajanları olarak hareket ettiler ve Monika Ertl'in Hamburg'da Pereira'yı öldürmesi için lojistik oluşturdular.

Roberto Quintanilla Pereira can güvenliği endişesiyle Bolivya Hükümeti'nden Almanya'nın Hamburg kentine konsolos olarak atanmasını talep eder. Bu talebi karşılık bulan Pereira hemen yeni görevine ve yeni görev bölgesine atanır.

Pereira'yı cezalandırma kararı alan Monika sahte bir Arjantin pasaportuyla önce İsviçre'ye oradan da Hamburg'a geçer. Tarihler 1 Nisan 1971'i gösterdiğinde tüm zarifliği ve güzelliğiyle Bolivya'nın Hamburg Konsolosluğu'na gider. Kendini öncesinde konsolos Pereira'yla görüşmek isteyen bir Avustralyalı olarak tanıtmıştır. Pereira'nın odasına girdikten sonra çantasında Revolver'ini çıkartır ve yakın mesafeden 3 el ateş ederek Pereira'yı orada öldürür.

Saldırının gerçekleşmesinin ardından Monika Ertl, Allende'nin Şili'sine ve ardından hızlıca Küba'ya Guevara'nın gerilla grubunun bir parçası olmaktan hüküm giyen Fransız gazeteci ve yazar olan Regis Debray'ın yanına gider, iki yıl Fransa'da kaldıktan sonra 1973 yılında Bolivya'da görülür. Monika’nın ELN’si savaştan çekilir gibi görünür ve o bir hayalet orduya komuta etmek için geri döner. Ulusal Kurtuluş Ordusu'nun başına geçer. Örgütün liderleri Şili'de ve yabancı elçiliklerde güvendedir. Monika, gizli süreli bir şekilde “El Inti” dergisini basar ve dağıtır.

Monika, eski bir Nazi savaş suçlusu olan ve Lyon Kasabı olarak bilinen ve hatta babasının arkadaşı olan, Monika'nın 'amca' diyerek büyüdüğü, II. Dünya Savaşı sonrası Bolivya'ya iltica ettikten sonra 'soğuk savaş' döneminde ABD'nin Latin Amerika'daki sol-devrimci hareketi engellemek adına görevlendirdiği ve Bolivya hükümeti adına çalışan Klaus Barbie'nin desteğiyle etrafı sarılıp 12 Mayıs 1973'te katledildiğinde yanında Arjantinli Osvaldo Ucasqui de infaz edilir. Monika’yı ihbar edenlere 20.000 dolar ödenir (Che Guevara'yı teslim etme teklifi 4.200 dolardı.) Ve bedeni Bolivya'da hiç kimsenin bilmediği bir yere gömülür.

Savaş suçlusu ve II. Dünya Savaşı sırasında Lyon'daki Gestapo şefi olarak Klaus Barbie korkunç suçlar işledi ve 1945'ten sonra çeşitli suçlardan gıyaben birkaç kez ölüme mahkum edilir. 1951'de Avrupa'dan "Klaus Altmann" olarak yaşadığı Bolivya'ya kaçmayı başardı ve kısa sürede güvenlik yetkililerine danışmanlık yaptı. Nazi avcıları Serge ve Beate Klarsfeld, Barbie'nin nerede olduğunu ve kimliğini keşfettikten sonra, Barbie 1983'te Fransa'ya iade edildi ve 1987'de ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı; 1991 yılında hapishanede öldü.

Belki de Monika'nın Pereira cinayetine katılımının iki açıklaması var. Politika olarak, disiplinli bir militan, ait olduğu siyasi grubun, ELN'nin (Küba tarafından desteklenen) kararlılığına uymak zorunluğudur. Duygusal olan, albay Pereira’nın Inti Peredo'nun cinayetini dile getirmiş olmasıdır. Onu öldürmek politik ve duygusal bir intikamdır. Monika için Inti ve Che; ikisini de “kutsal” olarak gördüğüdür. 

Faşizmin sivrileştiği o dönemde gazetelerin birinci sayfasında aranan isim olan “Dağın serserisi” olarak bilinen Monika, hayatını devrimci mücadeleye adayıp, ölümsüzleşen devrimci kadınlar arasına girdi. 

Bir ideali, bir davayı, bir kavgayı, kim bilir belki de bir erkeği seven; ama ölesiye seven bir kadın! 

Belki başkaları için “Gazetecilerin patlayan flaşlarında terörist bir kadın” başkaları için ise her şeyden çok belleklere çoktan yerleşmiş “Komünist” bir gerilladır Monika Ertl (!) evet, o gece Hamburg’un Heilwigstrasse Caddesi’nde polisin çektiği kırmızı - beyaz şeridin sınırları aşıldı. Monika, devrimciliğin duygudaşlığı üzerine tarihe büyük bir ders bıraktı. 

» Che üzerine ilgili yazılar:

Hiç yorum yok: