“Bolivya için toprağa düşen tüm devrimcilerin selamını getirdim. Ya özgürlük, ya ölüm!”
(Monika Ertl) Monika Ertl, Nazilerin propaganda filmlerini çeken Hans
Ertl'in kızı olmanın dışında, Almanya’da fazlaca bilinen biri değildi. Ta ki, 1
Nisan 1971 saat 09:30'da Hamburg Bolivya konsolosluğunun kapısını çalana kadar.
Yer; Hamburg, Almanya, genç ve güzel 34
yaşındaki şık bir kadın Hamburg Bolivya konsolosluğuna girdiğinde saat
09:40, tarih 1 Nisan 1971 sabahıdır. Kabul edilmeyi beklerken ofisi
süsleyen tablolara kayıtsızca bakar. Koyu renk, yünlü şık bir takım elbise
giyen Bolivya konsolosu Albay Roberto Quintanilla, ofisine girer ve günler
öncesinden röportaj talep eden, Avustralyalı (Avusturya halk oyunları
öğretmeni olarak) olduğunu iddia eden bu kadının güzelliğinden etkilenerek
onu selamlar.
Kısacık bir an için yüz yüze gelirler. İntikam, bu çekici
kadının yüzünde somutlaşır. Gözlerinin içine dik dik bakar ve konuşmaksızın bir
silah çeker, üç el ateş eder. Ne direnme ne karşı koyma ne de mücadele olur.
Atış hedefe ulaşır. Kaçarken çantasını, bir peruk, bir Colt Cobra 38 Special
marka silah ve üstünde İspanyolca “Victoria o muerta”, (Ya zafer
ya ölüm – ELN) yazılı bir kağıt parçasını ardında bırakır.
Monika, ELN’ye Che’nin ölümünden sonra katıldı.
Bir
şiirinde; "Bana sen öğrettin / insanın Tanrı olduğunu / Golgota
tepesindeki haydutlar gibi / solunda duran alçaklar da / birer
Tanrı’ydı..."
Başlıyoruz...
Ernesto Che Guevara’nın infaz kararını veren Bolivyalı
komutan Roberto Quintanilla Pereira, nasıl öldürüldü?
Bilindiği gibi Che, 9 Ekim 1967 yılında Bolivya ordusu tarafından yakalanarak
katledilmiştir. Öldürüldükten sonra Che'nin elleri kesilmiş ve bu olaydan
doğrudan sorumlu olan kişi ise Bolivya ordusunda görevli olan Roberto
Quintanilla Pereira'ydı. İşte bu içeriğimiz de tüm dünya devrimcilerinin en
nefret ettiği kişilerde baş sıraya oynayan Pereira'yı üç kurşunla öldürerek
Che'nin intikamını alan kadın olarak bilinen Monika Ertl'in hikayesi..
Monika Ertl, 7 Ağustos 1937 yılında Almanya'nın Münih
kentinde dünyaya gelmiş. Sinemacı olan babası ikinci dünya savaşından sonra
Bolivya'ya yerleşmiş ve burada bir yandan film çalışmalarına devam ederken bir
yandan da çiftçilik yapmış. Monika'nın hikayesi ise 1952 yılında tam 15
yaşındayken Bolivya'ya gelmesiyle başlıyor.
Belgesel
yapımcısı, yönetmen, kameraman...Monika, Bolivya'ya geldikten sonra babasından
öğrendikleriyle o da sinema sektörüne atılır ve birkaç film çeker. 1958 yılında
genç bir kadınken yine Almanya'dan Bolivya'ya göçen bir maden mühendisiyle
evlenir. Kocasının işi dolayısıyla bir süre Şili'de kaldıktan sonra Bolivya'ya
geri döner.
İdeolojik olarak
gelişimi...
Kaliforniya'ya yerleşmek isteyen Monika'nın bu hayalleri
maalesef gerçekleşmez ve Bolivya'da kalır. Bu sırada kocasıyla boşanır. Kardeşi
Beatrix'in anlattığına göre oldukça çalışkan bir kadın olan Monika yarı zamanlı
olarak öğretmenlik yapıyor arta kalan zamanlarındaysa çeşitli seyahatler
düzenleyerek çocuklar için yardım topluyordu. İşte bu seyahatler sırasında
tanıştığı insanlar Monika'nın ideolojik olarak sola yakınlaşmasını sağlar.
Bolivya'da çocuklarla sosyal çalışma yaparken ve aşırı
sol öğrencilerle Almanya'yı dolaştıktan sonra Monika, 9 Ekim 1967'de kurtuluş teolojisinin fikirlerini takdir ettiği ve Bolivya hükümeti tarafından öldürülen Ernesto Che Guevara'nın fikirleriyle
ilgilenmeye başlar. Alman
Sosyalist Öğrenci Birliği'nin (SDS) kadın konseyi genç kadının solcu militanlığının
artmasına yardımcı olur, Kızıl Ordu Fraksiyonu ve Babeuf Komünü ile bağlarını
sürdürür.
Monika, birçoğu yerli olan yoksul aileler yararına çalışırken gördükleri
sayesinde daha da radikalleşir ve Guevarist milislerin oluşturduğu
ELN'ye yani (Bolivya) Ulusal Kurtuluş Ordusu'na sempati duymaya başlar.
Ve kameraman
Hans Ertl'in kızı Monika Ertl artık, Bolivya'daki silahlı siyasi
yeraltı hareketinin bir üyesi olur.
 |
Monika Ertl, ertesi yıl Almanya'dayken tesadüfen Harje'lerin en küçüğü Reinhardt ile tanıştı. Ve birlikte Bolivya'ya döndüler. Sol görüşlü bir tıp öğrencisi olan eski kayınbiraderi, onu La Paz'ın devrimci çevreleriyle nasıl tanıştıracağını biliyordu. Monika daha sonra ELN'den geriye kalanlar içinde gruplanan Guevarist odaktan sağ kurtulanlarla temas kurdu. Ve onlara katıldı. Yeni sınıf arkadaşları ona "Imilla" diyordu. O sırada Che'nin eski teğmeni ve örgütün lideri olan Guido Peredo Leigue “Inti” ile tutkulu bir aşk yaşadı. Beklendiği gibi Monika'nın militanlığı ailesi tarafından olumlu karşılanmadı. |
ELN dönemi...Bolivya Ulusal Kurtuluş Ordusu, ELN üyeleri
tarafından telkin edilen, Guevaraist Monika Ertl, Che Guevara ile savaşan Bolivya'daki
gerillasının Bolivyalı savaşçısı Guido "Inti" Peredo’yla tanışır, o gerilla
liderinin favorilerinden birisidir, bu sayede Monika (1969'da ELN'ye katılır) Che
Guevara'nın öldürülmesiyle ELN'ye katılan Monika burada yerli dillerinde
"Genç kız" ya da "Kız arkadaş" anlamlarına gelen
"İmilla" adıyla anılmaya başlar.
Ailesinden iyice
uzaklaşmasına neden olan bu gelişmelerden sonra Monika babası tarafından deyim
yerindeyse evden (uzaklaşma) kovulur. Bu sırada ailesiyle senede
bir defa mektup yoluyla iletişime geçmeye başlayan Monika yine zaman zaman
deşifre olmamak için onlara şifreli mektuplar gönderir. Mektuplarda ailesine
iyi olduğunu ve onu merak etmemeleri gerektiğini söyler.
Bu süreçte Bolivya'nın Guevarinha'sı Inti Peredo, 1966'da
Küba'da eğitim gören ve aynı yılın 27 Kasım'ında Che'nin gerillasına katılan
ikinci Bolivyalı grubun bir parçasıydı. Che Guevara'nın ölümüyle birlikte
ELN'nin komutasını üstlenir. Inti Peredo da (4.000 dolara) ihanete uğrar
ve El Rosario mahallesinde köşeye sıkıştırılır, Bolivya Gizli Servisi'nin ası Roberto
Quintanilla Pereira tarafından koordine edilen ordu ve polis tarafından infaz
edilir. O gün bu olaydan sonra Pereira kararlı bir şekilde Monika Ertl'in
hayatına girer.
Che'nin
intikamı...
Yaralı olarak ele geçirilmesine rağmen infaz edilen ve
daha sonra da elleri kesilen Che Guevara'nın intikamını almak için tüm solcu
grupların can attığı bir dönemdir...
Pereira tıpkı Bolivya’nın bir köyü olan La Higuera’da Che’nin
yargısız infaz edildiği Vallegrande’de verdiği bozu Inti Peredo'nun yanında da
verir. Devlet istihbaratçısı olmasına rağmen kimliğinin gizli kalmasını bilemez
ve solun öfkesini çekmeyi başarır. Pereira artık ölümsüz bir figür olmak
istediği gün ölü bir adam olacaktır. Roberto Quintanilla Pereira, dünya
solundan zaten nefret eden ve Che Guevara'nın gerçekten Arjantinli gerilla
olduğunu kanıtlamak için ellerini kesmeyi öneren bir ajandır da. Küba bunun
üzerine “Che Guevara'nın idamına katkıda bulunanlar öldürülmelidir” der. Daha
bariz bir şekilde söylemek gerekirse, Fidel Castro’nun laneti albayın üzerine
düşer. Fidel, “Bunu hayatıyla ödeyecek”, ELN ise, “Hiçbir suçlu
yatakta ölmeyecek” diye açıkca ilan ederler.
ELN, Küba ile gizli anlaşma içinde Pereira’ya suikast
planlar. Albayı öldürmek, ELN'nin aktif olduğunu kanıtlamak anlamına da gelir.
Sadece Fidel liderliğindeki Kübalı devrimciler ve ELN değil, solcu (sosyalist) patronlar,
hain olarak gördükleri kişilere adalet getirilmesi için devreye girecektir.
Belki de Roberto Quintanilla Pereira suikastının
arkasındaki lojistik kilit isimler Fidel Castro’yla birlikte İtalyan yayımcı Giangiacomo Feltrinelli, Danimarkalı gazeteci ve yazar Jan Stage’yi
sayabiliriz. Bolivyalı Che Guevara'nın (ELN olarak bilinen Ñancahuazú Gerilla
Hareketi üyesi) Chato Peredo ve Arjantinli “şişman Carlos”, Monika Ertl'in
eylemini finanse etmek ve lojistik sağlamak için Fidel'in iki
adamı, Karayipler'in James Bond'u Manuel Barbarroja Piñeiro ve Küba istihbaratından
Ángel Gustavo Brugués operatör olarak görev yapar.
Küba Gizli Servisi ve ELN, Feltrinelli’nin katıldığı Partizan Eylem Grupları (GAP) ve
Alman aşırı solu, suçu doğrudan veya dolaylı olarak koordine eder. İntikam Küba
tarafından yönetilse de, suikast ilk olarak Şili'de dile getirilecektir.
Monika Ertl'in Pereira’nın suikastçısı olacağına karar
verdikten sonra, hem Londra'daki (Küba büyükelçiliği bir istihbarat/ajan yuvasıdır) hem de
Almanya'daki casuslar ağı ona bilgi vermeye başlar. Reel olansa Monika, Che
Guevara’yı ve Inti Peredo'yu "karalayan" adamı öldürme
kararlılığıydı.  |
Guido Inti Peredo, ELN gerilla cephesinin örgütlenmesinde önemli bir role sahipti. Che Guevara önderliğindeki ELN (Ejercito de Liberacion Nacional de Bolivya veya Bolivya Ulusal Kurtuluş Ordusu) üyeleriyle Bolivya ormanındaki Nancahuazu Kampı'nda, fotoğrafta Inti Peredo, (solda) Che'nin yanında, 1967. |
Görevini yerine getirmek için Avrupa'ya seyahat ederken,
Monika -muhtemelen- Küba Gizli Servisi tarafından sahte pasaportlar kullanır.
Şık ve radikal milyoner Feltrinelli, aşırı sol siyasi grupları finanse etmekle
yetinmez çünkü Kübalılara göre, Fidel Castro'nun (ve Filistinlilerin)
Avrupa'daki başlıca finansörlerinden biridir de bu solcu işadamı.
Pereira’ya suikast düzenlemek için bir finansör olarak
operasyona katılmaya çağrılan İtalyan editör Giangiacomo Feltrinelli, ELN
militanlarıyla ilişkiler kurmak için La Paz'dadır, bir teknede, Feltrinelli ona
bir Colt Cobra 38 Special (Amerikan menşeli silah) verir. Şaşırtıcı bir
şekilde, yasal pazardan satın alınan ve daha sonra kimliğinin açığa çıkmasına yol açan yayıncı
adına kayıtlı bir silahtır bu.
Monika, Pereira’yı öldürmek için yedi bin mil yol kat
etmiştir. "Pereira'nın doğduğu yerden çok uzak bir şehirde ölümü Bolivya
hükümeti tarafından işlenen cinayetlere ve işkencelere dikkat çekmek içindir" kanlı bir diktatörlük ve elbette, cinayete katkıda bulunan albaydan alınan
intikam Che Guevara ve Inti Peredo içindir.
Hamburg polisi, Monika Ertl'in büyükelçilikten kaçtığı
arabayı Jan Stage'in sürdüğünü açıklar. Pereira’nın sekreteri bilgiyi
doğrular, “Kadının Heilwigstrasse'den nasıl bu kadar çabuk ayrılabildiğini
bilmiyorum” der.
Aynı binada var olan komün içinde saklanmış olabilir
mi? Bu bir olasılık, bir ustalık eseridir. Çünkü polis mahalleyi aramasına
rağmen hiçbir şey bulamaz.
İtalyan editör Giangiacomo Feltrinelli ve
Danimarkalı gazeteci ve yazar Jan Stage, Fidel Castro'nun ajanları olarak hareket
ettiler ve Monika Ertl'in Hamburg'da Pereira'yı öldürmesi için lojistik
oluşturdular.
Roberto
Quintanilla Pereira can güvenliği endişesiyle Bolivya Hükümeti'nden Almanya'nın
Hamburg kentine konsolos olarak atanmasını talep eder. Bu talebi karşılık bulan
Pereira hemen yeni görevine ve yeni görev bölgesine atanır.
Pereira'yı
cezalandırma kararı alan Monika sahte bir Arjantin pasaportuyla önce İsviçre'ye
oradan da Hamburg'a geçer. Tarihler 1 Nisan 1971'i gösterdiğinde tüm zarifliği
ve güzelliğiyle Bolivya'nın Hamburg Konsolosluğu'na gider. Kendini öncesinde konsolos
Pereira'yla görüşmek isteyen bir Avustralyalı olarak tanıtmıştır. Pereira'nın
odasına girdikten sonra çantasında Revolver'ini çıkartır ve yakın mesafeden 3
el ateş ederek Pereira'yı orada öldürür.
Saldırının gerçekleşmesinin ardından Monika Ertl, Allende'nin Şili'sine ve ardından hızlıca
Küba'ya Guevara'nın gerilla grubunun bir parçası olmaktan hüküm giyen Fransız gazeteci ve yazar olan Regis Debray'ın yanına gider, iki yıl Fransa'da kaldıktan sonra 1973 yılında Bolivya'da
görülür. Monika’nın ELN’si savaştan çekilir gibi görünür ve o bir hayalet
orduya komuta etmek için geri döner. Ulusal Kurtuluş Ordusu'nun başına geçer. Örgütün
liderleri Şili'de ve yabancı elçiliklerde güvendedir. Monika, gizli süreli
bir şekilde “El Inti” dergisini basar ve dağıtır.
Monika, eski bir Nazi savaş suçlusu olan ve Lyon Kasabı
olarak bilinen ve hatta babasının arkadaşı olan, Monika'nın 'amca' diyerek
büyüdüğü, II. Dünya Savaşı sonrası Bolivya'ya iltica ettikten sonra 'soğuk
savaş' döneminde ABD'nin Latin Amerika'daki sol-devrimci hareketi engellemek
adına görevlendirdiği ve Bolivya hükümeti adına çalışan Klaus Barbie'nin desteğiyle
etrafı sarılıp 12 Mayıs 1973'te katledildiğinde yanında Arjantinli Osvaldo
Ucasqui de infaz edilir. Monika’yı ihbar edenlere 20.000 dolar ödenir (Che
Guevara'yı teslim etme teklifi 4.200 dolardı.) Ve bedeni Bolivya'da hiç
kimsenin bilmediği bir yere gömülür.
Savaş suçlusu ve II. Dünya Savaşı sırasında Lyon'daki Gestapo şefi olarak Klaus Barbie korkunç suçlar işledi ve 1945'ten sonra çeşitli suçlardan gıyaben birkaç kez ölüme mahkum edilir. 1951'de Avrupa'dan "Klaus Altmann" olarak yaşadığı Bolivya'ya kaçmayı başardı ve kısa sürede güvenlik yetkililerine danışmanlık yaptı. Nazi avcıları Serge ve Beate Klarsfeld, Barbie'nin nerede olduğunu ve kimliğini keşfettikten sonra, Barbie 1983'te Fransa'ya iade edildi ve 1987'de ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı; 1991 yılında hapishanede öldü.
Belki de Monika'nın Pereira cinayetine katılımının iki açıklaması
var. Politika olarak, disiplinli bir militan, ait olduğu siyasi grubun,
ELN'nin (Küba tarafından desteklenen) kararlılığına uymak zorunluğudur. Duygusal
olan, albay Pereira’nın Inti Peredo'nun cinayetini dile getirmiş
olmasıdır. Onu öldürmek politik ve duygusal bir intikamdır. Monika için
Inti ve Che; ikisini de “kutsal” olarak gördüğüdür.
Faşizmin sivrileştiği o dönemde gazetelerin birinci
sayfasında aranan isim olan “Dağın serserisi” olarak bilinen Monika, hayatını
devrimci mücadeleye adayıp, ölümsüzleşen devrimci kadınlar arasına girdi.
Bir ideali, bir davayı, bir kavgayı, kim bilir belki de bir erkeği seven; ama
ölesiye seven bir kadın!
Belki başkaları için “Gazetecilerin patlayan flaşlarında terörist bir
kadın” başkaları için ise her şeyden çok belleklere çoktan yerleşmiş “Komünist”
bir gerilladır Monika
Ertl (!) evet, o gece Hamburg’un Heilwigstrasse Caddesi’nde polisin çektiği
kırmızı - beyaz şeridin sınırları aşıldı. Monika, devrimciliğin duygudaşlığı üzerine tarihe büyük bir ders bıraktı.
» Che Guevara üzerine benzer yazılar:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder