21 Kasım 2010 Pazar

42 sayısı

İnsan bazen sıkılabilir, bazen de karamsarlığa bürünüp sinirlenebilir ve küfür edebilir. Ve bazen beyin hücrelerine deli gömleği geçiriliyor hissi alarak barikatların ardında sisteme dayanabilir insan. Aslında bütün bunlar bir süreçler silsilesidir. Gelir ve geçerlerrr…

İşte o süreçlerde anlarsınız, bu ülkede karşı devrim 12 Eylül 1980’lerden itibaren hep görev başında olmasını. Çünkü kendini hep restore etmiştir, finansmanları da gölgeler altında kara elleriyle yeşil yeşil dolarlar saymaktadır. Dün laik odakları besleyen bu sermayedarlar, bugün dini ritüelleri kullanan ve geçmiş dönemde aklına her geldiğinde cihat çağrısı yapanları bir bakmışsınız desteklemişlerdir. Şimdi de Fethullahçı ideolojiyi restore ediyorlar, bundandır Fethullah dönebilir manşetleri, 11 yıldır CIA denetiminde yerleştirildiği FBI’a çiftliklerinde bir dinginlikle oturan Gülen Çetesinin yakın elemanı pozisyonunda bulunan Zaman gasetesi (gazete yerine -gaSete- özellikle yazılmıştır) Hüseyin Gülerce 32. Gün programına katılarak 2011 genel seçimlerinden sonra ülkeye döneceğini, kalabalık bir karşılama töreni istemediğini (bak sen şu mütevazılığa), ancak yurt gezilerine çıkacağını dillendirirken, TV ve gazete sayfalarından bilinçaltlarımıza bir çalışma yine yapmıştır. Kaygılanacak bir şey yok, her zaman ki çalışmalarından biridir ve vesayet palavraları etrafında da bunlar sizlere yutturuldu. Sizlere diyorum çünkü bizler yutmamıştık, başından itibaren ne faşist sosuna bulandırılmış Ergenekon masalını ne de 8 yıldır AKP’nin demokrasi palavralarını. Sistemin ulusalcılarla başlayan Ergenekon operasyonundan sonra, Kürtlere yönelik KCK davasıyla süre gelen ve devrimcilere yönelik başka bir operasyonla Devrimci Karargâh Örgütü üzerinden ve SDP genel başkanı dâhil, birçok TÖP üyeleriyle, Bilim ve Gelecek Dergisi editörü Baha Okar’la birlikte RED Dergisi yazarlarından Hakan Soytemiz’inde içlerinde bulunduğu gözaltı olayından sonra suskunluğunu solda durmak adına koruyanların sessizliği onların boynuna ağır bir boyunduruk olarak geçmiştir, haberleri olsun.

Bu yüzden demokrasi başlı başına “Yetmez ama evet”lerle, cemaatlerin kıçlarına takılarak yapılmıyor. Çünkü demokrasi her ülkede halk tarafından denetlenir, Türkiye’deyse halkla birlikte aksine tartaklanıyor. Öyle ki liberalizmin pespayeliği altında oturup demokrasi ve özgürlükler üzerine ahkâm kesen bazı dangalaklar sosyalist sola akıl vererek bunu yapıyorlar. Öyle bir demokrasi hovardalığı ve anlayışıdır ki bu, hiç utanmadan polis, Erdoğan kliğinin “Ananı da al git” dediği köylüyü gördüğü yerde gözaltına alıyor olması bir yana, o köylü hem küfür yiyor hem de tartaklanıyor. Kadir Topbaş’ın koca billboardlara yapıştırdığı evet afişlerine katılan Doğan Tarkan’a teşekkür eden Erdoğan kliğine, TEKEL işçileri hakkında söylediği sözlerini hatırlatmak isterim yinede. O kadar ki yeri geldiğinde de Tayyip ağa ana/bacı edebiyatıyla terbiye timsali olarak ortaya çıkabiliyor.

Keza basın üzerinde yürüttüğü temizlik operasyonun son adımlarını da inanılmaz bir tutarsızlığa imza atarken de hiç utanmıyor.

Sorsak çemkirebilir, sol düşünce, sol değerler bugün halen ağır ve etkilidir. Geçmişte de görüldü ki, milliyetçisinden, İslamcısına burjuva siyasetinin geniş bir cephesi zaman zaman kendini “Aynı zamanda solcu” olarak sunacak kadar ileri gitmiştir. Bunun için TEKEL direnişi en son yaşanan somut işçi eylemlerindedir. Gerisiyse hikâyedir!

Cepheleştirmeye çalıştıklarımızdan mısınız,
cepheleştiremediklerimizden mi?
Kısacası eşyanın tabiatına aykırıdır, eşyayı ismiyle çağırmak gerekiyor. Belki haberiniz vardır; “Ortak ihtiyaçlar ve devrimciliğin gerekleri örgütsel biçimi de yaratacaktır” bu başlık TKP’nin 3 Kasım 2010 tarihinde soL Gazetesi ve soL Haber Portalı’nda yayımlandı. “Cephe’den önce cepheleşmeye çağırıyoruz” diye başlayan çağrı metni içerik olarak Halkevleri, ÖDP ve EMEP’i ilk etapta içine alıyor. Bu metin dururken BDP'nin yine ÖDP ve EMEP ile birlikte CHP’ye önerdiği "AKP'ye karşı sol blok" çıktı. (Not: Doğan Tarkan denen adam bundan oldukça alınmışa benziyor, marksist.org adlı kendi sitesinde bundan alındığına dair izlenimler edindim, hani başkan Apo seninde başkanındı neee oldu liderleri mi karıştırdın.)

Şimdi bundan sonra ne olur bilemem ama asıl işimiz yüzü bir türlü kızarmayan akıl terörünün ilk öncülerinden olan Erdoğan kliğiyle birlikte gericilik çağını bu liberal sözde solcularla birlikte kapatmaktır, çünkü AKP’de basın ve internet üzerinde sansür kurullarını devreye sokacak, meslek odalarına, sendikalara, barolara saldıracaktır. Neticede işleri budur. Yandaşlar ve yardakçılar atağa kalkacaktır, emir aldıkları yer bellidir.

AKP karşısında ciddi bir cephenin olması direncin artması anlamını taşıdığını belirteyim. Çünkü AKP’liler karşılarında direncin -örgütlenirse-, canlanırsa, cepheleşirse fena halde canını sıkacağını biliyor. 42 sayısı AKP’ye ve başta Erdoğan kliği olmak üzere diğer yardakçı liberal aymazlara kafa tutma çağrısını birde somutlaştırırsa, kendilerine demokrasi palavrası üzerinden gördükleri desteğin yok olacağını bilmektedirler. O yüzden cepheye yığınak yapmak, cepheyi öncü haline getirmek, halkı partiye dönüştürmektir.

Hiç yorum yok: