Taraf gazetesinden Mithat Sancar siyaset “Risk” işidir demiş, sanıyoruz ki o da siyaseti piyasayla karıştırıyor. Sancar, satır aralarında sanki “Yargı”yı kavgayı çağıran oyunbozan muhallebi çocuğuymuşuz gibi, “Bu işler toplumsal muhalefetle olur ama kaybedersiniz o ayrı, kaybederseniz de kabul edin” diyor. Bak sen, hepside akıl küpü araya serpiştirilen “Toplumsal muhalefet” gibi sözlerde bildiğiniz gibi değil. Öyle ki, Sancar en önemli siyasi sorun olarak “Türban”ı gösteriyor ve buyurgan haliyle, türban sorununu ele almayan hiçbir şeyi siyaset bile görmüyor. Toplumsal muhalefet de toplumsallığını bilsin yani, ne konuda konuşacağını da bir Sancar’dan bir de TRT’dekilerden öğrensin değil mi?
Yine Ahmet Altan, Erdoğan’dan korkan yazarlara yüklenmiş: “Niye korkuyorsunuz, yazın ve bedelini ödeyin” diyormuş. Tabii ya bu ülkede tek Altan familyası eleştiriyor ya Bay Erdoğan’ı, şimdi de akıl veriyorlar… Ne türden insancıklardır bunlar, anlamak güç hakikaten. Yani öyle bedavadan muhalefet yok. Yani yemiyorsa bırakırsınız, zaten gazetecilikte yapmıyorsunuz. Bari gölge etmeyin değil mi?
Daha dün İTÜ’de 2008 yılındaki açılışına konuk olan Tayyip Erdoğan efendiyi protesto eden 18 öğrencinin 1 yıl 3'er ay hapis cezasına çarptırılması kararını nereye koyacaklar, demokrasinin tıkır tıkır işleyişine mi?
Bu arada birde eleştiriye pek açık olan TRT’ye Ağça’yı çıkartan sözde Tv sunucusu hani limon satın diyen soyadı Memi dir, Pipi midir işte ondan sonra diğer bir katil olan 7 TİP’li gencin öldürüldüğü Bahçelievler Katliamı’nı gerçekleştirenlerden ve Susurluk Davası hükümlülerinden biri olan Haluk Kırcı’da köşe yazarı oldu (web sitesini vermeyeceğim yeterince reklamlarını orada burada yaptılar), ne “Cesaret” örnekleridir değil mi bunlar? Bilemiyorum belki de Ahmet Altan bunu kastediyordu bilinmez ama Erdoğan’ı ve şu pek muhteşem partisiyle birlikte iktidar kanadını eleştirenlerin başına ne geldiğini az çok biliyoruz, sanırsınız ki bu ülkede tek muhalif gasetecilik yapan yayın organı Tarafçılardır.
Zihniyet meselesi elbette, şu yukarıda dillendirilenlerden sonra insanın şöyle küçük köşesine çekilip düşünesi geliyor (…) bu ülkede demokrasi var, AKP isminde ki “Adalet” tümcesi Sirakuza şehrindeki kral Demoklesin tepesinde sallanan kılıç gibi, tepelerimizde bir sağa bir sola gelip/giderken özgürlüklerin biricik temsilcisi olabiliyor.
Şimdi düşünüyorum: acaba Kelime-i Şahadet getirsem Marksist olur muyum?
1 yorum:
demoklitos mu demokles mi?
Yorum Gönder