Julian Assange,
anne ve babası Vietnam savaşı karşıtı bir gösteride tanışmış “Hacker”lıktan
gazeteciliğe geçmiş bir aktivist. Şimdilik muhalif bir adam olarak
tanımlayabiliriz. “Yönetişim olarak komploculuk” başlıklı bir tür
manifestosunda; bilgi sızdırılması sayesinde, bilgiyi gizli tutmak sayesinde
hükmünü sürdüren ve halkını temsil etmeyen yönetimlerin nasıl yıkılabileceğini
anlatmış ve sitesinde ifşa ettiği gerçeklerle sanal ortamdaki aktivizmi
bambaşka bir boyuta taşıyan ve de kendi deyişiyle “Radikal demokrasi”yi vaaz
eden Assange, WikiLeaks web sitesiyle dünyanın küresel darbesini yapan biri
olarak tarihe geçmiş durumda.
Günlerden Pazar’ı,
Pazartesine bağlayan zaman denilen şeyin sabit durmayan bir saat diliminin
içerisinde tam olarak 28-29 Kasım 2010 tarihleri arasında cereyan eden
muhtemelen onun bunun da uluslararası komplo diyeceği bir hal alarak devam
ediyor.
Başlangıçta ABD'nin
başını ağrıtan WikiLeaks, Amerikan Dışişleri'nden sızdırdığı belgeleri
açıklamaya başladı… Anlaşılıyor ki bu ABD ile de sınırlı kalmayacak!
Öyle ki açıklanan
belgeler değişik gizlilik derecesinde olup “Top secret” tarzında casusluk
filmlerini aratmıyor. Amerikalılar dışında yabancılar tarafından görülmesi
kesinlikle yasak olan belgeler. ABD büyükelçilikleri tarafından Washington'a
gönderilen belgelerin 11 bini gizli ibaresi taşırken, 9 bini yabancılar
tarafından görülemez ibaresi taşıyor.
Küçük bir anekdot, sızdırılan belge sayısı 251 bin ve ilk sızdırılan belge 2002 tarihli. En çok telgraf gönderen büyükelçiliklerin başında Ankara, Bağdat, Amman, Kuveyt ve Tokyo büyükelçilikleri geliyor. Ki, Ankara’nın gönderdiği telgraf sayısı 8 bine yakın.
Şöyle ki; WikiLeaks’in olay yaratan belgeler serisinden bir diğer örnek ise 30 Aralık 2004 tarihini taşıyan, gizli ibareli ve de dönemin ABD büyükelçisi Eric Edelman’ın yazdığı belge.
Raporun en can
alıcı kısmı ise Erdoğan’ı iyi tanıyan biri Amerikalılar’a onu şöyle özetliyor (bu kişi acaba Emine Erdoğan olabilir mi :))
“Tayyip Allah'a inanıyor, ama Allah'a güvenmiyor…" Edelman ayrıca,
Fethullah Gülen cemaatinin AKP içinde etkisinin çok büyük olduğunu o dönemin
kabinedeki Gülencilerden örnek vererek gösteriyor.
Der Spiegel’in yer
verdiği ABD belgelerinden devam edelim;
- Amerika, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’a güvenmiyor. Muhalefet ise tam bir komedi..
- Erdoğan'ın dünyaya bakış açısı, hiç bir zaman gerçekçi olmamıştır. (Mayıs 2005)
- Erdoğan, Tanrı’nın
"Allah’ın" Türkiye’yi yönetmesi için kendisini seçtiğine inanıyor ve
kendisini Anadolu'nun "Volkstribun"u "Almanlar'ın Roma
İmparatoru Sezar'ı tanımlamak için kullandıkları tabir" olarak görüyor.
- NATO’daki en büyük ikinci askeri güç olan Türkiye’nin başbakanı Erdoğan, çeşitli bilgileri genel olarak İslamcı gazetelerden alıyor ve kendi bakanlıklarının yaptığı araştırmalara bile gereken ilgiyi göstermiyor.
- Bu nedenlerden dolayı, istihbarat ve ordu artık bazı bilgileri kendisine iletmekten vazgeçmiş durumda.
- Kimseye pek güveni olmayan biri ve etrafında sözünden çıkmayan dar çemberden oluşmuş bir danışman grubu bulunduruyor.
- Her ne kadar atıp
tutuyor ve gürlüyorsa da gücünü kaybetmekten korkuyor.
Organize işler bunlar...
30 Aralık 2004
tarihli belgenin devamında 21. Madde’de Erdoğan’ın İsviçre Bankası’nda ki
hesabıyla ilgili olan iddiası Edelman tarafından ABD’ye bildiriliyor. Edelman
notunda şunları söylüyor: “AKP, yolsuzlukların kökünü kazıyacağını
söyleyerekten iktidara geldi. AKP’ye yakın olanların anlattığına göre,
ilişkilerdeki çatışmalar ya da partinin ulusal, bölgesel ve yöresel ve
bakanların yakın aile fertleri arasında ciddi çıkar ilişkisi ve çatışma olduğu
söyleniyor. İki ayrı kaynaktan edindiğimiz bilgiye göre, Erdoğan’ın İsviçre
bankalarında sekiz ayrı hesabı var. Oysa Erdoğan bunları oğlunun düğününde
gelen hediyeler ve dört çocuğunun okul masraflarını ödeyen Türk iş adamından
kaynaklandığını söylüyor. Bu ise çok yüzeysel bir açıklamadır.”
Yine WikiLeaks belgeleri liboşlara kapak olacak mahiyette... 8 Haziran 2005 tarihli, ABD Büyükelçiliği’nden gönderilen bir belge var ki durum mahkemeye taşınacak gibi görünüyor. Söz konusu belge hükümette Erdoğan ile Gül arasındaki çekişmeyi konu alıyor. Hangi bakanın hangi tarikat ilişkileriyle göreve geldiğinin anlatıldığı belgede Abdulkadir Aksu hakkında çok ağır ithamlarda bulunuluyor.
Belgede Hanefi
Avcı’nın Emniyet Genel Müdürlüğü Organize İşler Şube Müdürlüğü’nden alınmasını
da anlatan bölümde şunlar yer alıyor: “Sami Güçlü’nün görevden alınması,
Erdoğan’ın Abdullah Gül’ün etkinliğini kırma niyetinde olduğunu gösteriyor.
Akşit ve Ergezen’i İçişleri Bakanı Aksu karşısında güçlü birer rakip yapar.
Eker’in atanmasıyla da Erdoğan, Aksu’nun alanını daraltır. Aksu, son olarak,
Erdoğan’ın amaçları doğrultusunda Hanefi Avcı’yı devreden çıkararak Erdoğan’ın
isteklerini yerine getirdi. Hanefi Avcı, Emniyet Genel Müdürlüğü organize
suçlarla mücadele daire başkanlığı görevini yapan Gülen cemaatinin bir mensubu
olarak, AKP’nin içine kadar giden yolsuzluk soruşturmalarıyla dikkati çekmeye
başlamıştı. Erdoğan bir süredir Aksu’dan, bazı milletvekillerini AKP’den
uzaklaştırma çabası nedeniyle rahatsızdı. Aksu’nun Kürt ayırımcılığı, eroin
ticaretine adının karışması, 20 yaşın altındaki genç kızlara düşkünlüğü ve
oğlunun açıkça mafya üyeliği kabinedeki konumunu zayıflatıyordu.”
Devamla Erdoğan'ın
danışmanları için “Yetersiz” ifadesi kullanılırken, Davutoğlu'na yönelik de
“Olağanüstü tehlikeli” nitelemesi yapılıyor. Amerika'nın Ankara
Büyükelçiliği’yle yapılan yazışmalarda, Türkiye'nin ekseninin doğuya kaymasına
ilişkin endişelere yer verilirken, AKP'lilerin çoğunun İslami tarikatlara üye
olduğu, Türkiye'nin İslam devleti olma yolunda ilerlediği iddia ediliyor.
"Yolsuzluk
yapan bir hükümet ve ona göz yuman bir İslamist…" Benim çıkarttığım sonuç,
WikiLeaks kadar detaylı olmasa da bütün pisliğin ve kokuların merkezini
söyleyenler zaten vardı… Örneğin sosyalistler ve Marksist teorisyenler… Ayrıca
Tayyip ne yapıp edip bu işin içinden çıkmak için “Bunlar ak hükümeti yıpratma
çabasıdır” vb. gibi bir şeyler desin… Hazır Amerika “WikiLeaks terör örgütü
sayılsın” dedikten sonra. Bu arada iktidardaki zihniyet ABD’lilerin tarif
ettiği şekliyle şudur: "Yolsuzluk yapan bir hükümet ve ona göz yuman bir
İslamist…"
Neyse. Dedim ya uydurma bir gündemle her şeyi unutturma ihtimalleri de yüksek. Ya Julian Assange için bu adam Ergenekon’un dış uzantısıdır, olmadı KCK’nin arkasındaki asıl beyin adamı, o da olmadı Devrimci Karargah Örgütü’nün lideridir diyebilirler. Neticede toplumumuz buna uygundur ve böyle bir kurgu gerçekleştirilirse Tayyip ve şürekâsı şu WikiLeaks denen şeyden sıyrılabilir… Olmadı bunlar fitnedir ve dinimizce bu tür şeylere inanılması caiz değildir de diyebilirler.
Ben seçenekleri sıraladım… Gerisi ak oligark iktidara kalmış.
Tayyip’e güveniyor
ve inanıyoruz, o ki bu ülkede kıt kanaat yaşayan işçinin, emekçi ve emekliyle
birlikte üniversiteli gençliğinin, yoksulların, kadınların ve çocukların ahını
alarak sekiz yıl boyunca iktidar koltuğunda oturabilmiştir… Bir sekiz yıl daha
neden oturmasın? Bu kudret kendisin de mevcuttur!
Şimdi oldukları
gibi görünebilirler… İkiyüzlü, riyakar, inkarcı ve iftiracı...
Tanrı bile bunlarla baş edemiyor teflon tava gibiler, bi'şey yapışmıyor kaldı WikiLeaks.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder