24 Şubat 2012 Cuma

TKP dışında gittikçe yalnız kalanlar

“Herhalde ileridedir / Yaşanacak günlerin en güzelleri…”
(Nâzım Hikmet)

80 öncesindeki TKP’lilerin çoğunun iyi ya da kötü yorum yapmadığı, bugünlerdeyse TKP Kurucular Kurulu (daha önceki adıyla Suphi’den Bilen’e Gelenek Yaşıyor Girişimi - SBGYG)’nin kuruluş açıklaması yaptığı ve artık iki TKP’nin olduğu günümüzde İsmail Bilen ismi güncelliğini koruyor, bu bağlamda TKP’nin önderlerinden biri olan İsmail Bilen hakkında kısada olsa bir bilgi notu olsun istedim bu yazı. Bu yüzden tarihsel olarak bakıldığında TKP’nin 7 önemli önderlerinden biri olarak öne çıkıyor. Ürün Dergisi çevresinin ateşle savunduğu, Nâzım Hikmet’in şiirinde isminin geçtiği, bana göre gizini koruyan biri İsmail Bilen.

Örneğin bazı TKP önderleri, bunlar sırasıyla:
Mustafa Suphi
Dr. Şefik Hüsnü Değmer
Reşat Fuat Baraner
Dr. Hikmet Kıvılcımlı
Zeki Baştımar
İsmail Bilen
Mihri Belli
İsmail Bilen: 1902 Rize doğumludur ve, “Laz İsmail” olarak tanınır. Bundan başka “Marat”, “S. Üstüngel”, “R. Davos” gibi takma isimler de kullanmıştır. Gençliğinde motor-makine kurslarında eğitim gördü ve tersanede çalıştı. Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen çeteler içinde faaliyet gösterdi.
1922 yılında TKP’ye üye oldu. Daha sonra Sovyetler Birliği’ne gidip orada 1925 yılında Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi (KUTV)’da okudu. Ülkeye geri döndüğünde TKP adına güney illerinde örgütlenme faaliyetlerinde bulundu. 1927 tevkifatında gıyaben yargılandı, 3 aya mahkum oldu. 1929’da Dr. Hikmet Kıvılcımlı, Ferit Kalmuk ile tutuklandı. (Bu tevkifatta bazı tavırlarından dolayı, Hikmet Kıvılcımlı ile aralarının açıldığı söylenir.) 4 yıl 6 ay 15 gün ceza aldı. 1934’te Sovyetler Birliği’ne gitti ve ölümüne kadar yurtdışında kaldı. Komintern’de çalıştı. Bu yıllarda Stalin’in temizlik hareketine adı karıştı. Her ne kadar bir iddiayla birlikte tartışılsa da Vikipedi gibi, özgür ansiklopedilerde bu bilgi geçmez ama Baytar Cevdet, Baytar Salih Hacıoğulu ve bir grup Türk komünistinin ölüm ve sürgün olaylarından sorumlu tutulur.
1960 sonrası önce TKP Merkez Komite üyesi, sonrada Genel Sekreter Zeki Baştımar’ın ölümüyle 1973’te TKP Genel Sekreteri oldu. “Ürün” ve “TKP Merkez Komitesi Yayın Organı Atılım Dergisi”nde yazılar yazdı. Ulusal Demokratik Cephe (UDC) tezlerini geliştirerek ulusal-demokratik güçler adını verdiği CHP ve solundaki güçlerle eylem ve cephe birliği politikasını savundu.
“Savaş Yolu”, “Günümüzdeki TKP”, “Güneşli Dünya”, “Çetin Savaş” gibi kitapları da bulunan İsmail Bilen, TKP’nin 5. Kongresinden sonra 1983’te ölmüştür.
Evet, İsmail Bilen TKP’nin nicel ve nitel olarak gücünün zirvesine ulaştığı atılım döneminin genel sekreteri olarak parti tarihinde son derece önemli bir yeri bulunmuştur ve önemlidir. Oysa dün olsun tıpkı bugünde de olduğu gibi TKP’yi birer aydın kulübüne dönüştürmeye çalışma arzusunda olanlar, ikinci - üçüncü hatta dördüncü parti çalışmaları içinde ve bunların hepsi bilinçli ya da bilinçsiz bi’şekilde kendileriyle çelişmeye başladılar.

Örneğin legal TKP mi olur diye yıllardır ulu orta yazılar yazıp ardından da yazdıklarına sadık kalamayanlar, legal partiler kurma telaşına düştüler. Bende merak ediyorum: öyle ya legal zemine geçmek istiyorlarsa zaten mevcut legal bir TKP var, seçimlere katılıyor, çalışıyor, burjuva medya bile bu isme yer vermek zorunda kalıyor. 

Kabul etmekte gerekir ki, hakikaten de iyi işler yapıyorlar. TKP’li biri olmayarak Türkiye’nin güncel sorunlarının dışına çıkıp, liberal yavşakların ve diğer emperyal işbirlikçilerin cirit attığı bir ortamda bir birilerine ileride parti açmak için birer tipoloji oluşturmuşcasına zemin hazırlıyor gibi davranışlar sergilenmeye başlandı başkaları tarafından. Bugün Marksist-Leninist bilime dayanan, onu Türkiye şartlarına göre uygulamak isteyenlerin bir birlik ve geniş cephe savaşı örgüt olarak karşımıza çıkıyorken, Türkiye’de gelişen hep aynı köktür ve bunun adı da TKP’dir.

Kabulümdür ve kabul edin, 1919’dan beridir TKP legalite özlemindedir. 

SİP, TKP olmuş, TKP I. Kongre SBGYG ile TKP Kurucular Kurulu olup TKP adını alıp bütün açıklamalarını cemaatçi yayınlar üzerinden yapıyor, TKP-Atılım ve TKP.Net, kaldıysa Savaş Yolu çevresi ise zeminin oluşmasını bekliyor. Sosyalistler işi gücü bırakmış, sosyalistler arası mücadele veriyor.

O yüzden her şey bir yana, bütün bu tartışmalarda bütün TKP taraftar ve sempatizanları şu soruyu kendilerine sormalıdırlar. O da, TKP’nin bugüne mirasladığı yönlerin ne olduğu sorusudur yoksa, yalnız kalmaya mahkumdurlar.

2 yorum:

Gulsen dedi ki...

ek olarak böyle bir hareketin isminin başında ülke adının yer alması da hayli komik geliyor...

YN!' dedi ki...

Gülsen,

Söylediğin şeye yıllarca bende takılı kaldım, fakat bir ülkede komünist partisinin başına ülke ibaresinin eklenmesi bence tuhaf değil. Kaldı ki, her ülkenin birçok komünist partisi (KP) var bunlar ya legal ya da illegal bir şekilde faaliyet yürütürken, var olduğu ülkenin adıyla çalışma yürütür. Dünyada bu böyle malum bize özgü bir şeyde değil.

Bence sistemin ikinci bir TKP ismine izin verirken ki tavrı, örneğin söz konusu isimler olunca İçişleri Bakanlığına başvuru yapın, başvurduğunuz ve kurmak istediğiniz partinin ismi de ‘AKP’ olsun(?) işte İçişleri Bakanlığı denen bürokratik kurum bırakın AKP’yi ne CHP ismiyle ne de başka bir parti ismiyle size parti kurdurtmaz… Bırakın bu partilerin isim açılımını kısaltmalarına bile bildiğim kadarıyla izin yok.

Hele ki Türkiye gibi ülkelerde yine bildiğime göre: ne komünist ne de faşist kelimesiyle parti kurulması yasakken ikinci bir TKP’ye izin veriliyor olması sadece sistemin kafa bulanıklığı yaratmasından başka bir şey değildir. Zira, komünist kelimesinin gerici bir ülkede bu kadar çok dillendirilmesi ‘komünist’ ibaresinin meşruluğu anlamına geliyor ki, bu da başka olumlu taraf. Ama her ne olursa olsun, sistemin TKP’yi (iyi ya da kötü bir şekilde) ismini özgürleştirmesi sistemden çok TKP’lilerin görevi olmalıdır. Burada TKP’li derken de TKP ismini bu geleneği savunduğunu iddia edenler içindir…

TKP’ye özgürlük!