Takip etmeyenler bilmeyebilir,
konu kurulan ikinci TKP üzerinden devam ediyor. Artık ülkede yasal iki tane
mevcut Türkiye Komünist Partisi var.
Süreci başından itibaren takip
ediyorum, Suphi’den Bilen’e Gelenek Yaşıyor Girişimi (daha sonra TKP Kurucular Kurulu adını aldılar) ve bu isimle
çeşitli açıklamalar yaptılar. Kaldı ki bende daha önce şurada değinmiştim.
Özetle süreci kendimce önemsediğimi ama bu işin herhangi bir heyecanın
olmadığını anlatmaya çalışmıştım.
Başından itibaren şöyle bir
soru soruyorum “bir ülkede kaç komünist parti olur” ya da olmalı mıdır ve/ya da
o ülkenin komünist partisi ne yapar?
Oysa bu kadar bölünmüşlük ve bu
kadar çok parçalanmışlık Türkiye sosyalistlerine düşmüştür izlenimi vardır ve
aslında bu doğrudur da. Sanırım bu soruya en iyi cevabı geçmişte de
olduğu gibi Türkiye’li devrimcilerin takınacağı durum verecek.
Türkiye’de kabul edin ya da
etmeyin Türkiye Komünist Partisi adıyla bir Komünist Parti (KP) var, siz ona
istediğiniz kadar eski adıyla Sosyalist İktidar Partisi (SİP) deyin, ister TKP
deyin. Bugün ki şartlarda bakıldığında TKP yasal ve mevcut haliyle siyasal
mücadelesine bi’şekilde devam ediyor.
Burada üstünlük ve öncülük
kimdedir bilinmez ama mevcut TKP’nin çözümlemeleri, analizleri hakikaten daha
somut ve nicel bir durumu kapsıyor. Çoğalıp - azalmak ya da azalıp çoğalmaya
çalışmak bağlamında da önemlidir.
Tıpkı ikinci bir TKP’nin
kuruluş açılımında kendine biçtiği kavramı yorumlamaya çalışması gibi.
Öyle ya sosyalist sol gelenek
içinde yer alan herhangi birine mevcut partiyi sorduğunuzda, onların TKP’li
değil, SİP’li olduğu cevabını alırsınız. En azından diğer devrimci fraksiyonlar legal bir zeminde hareket ettiği için TKP'lileri böyle tarif ederler. Kendilerine TKP diyor ve yasal olarak
bu isim kullanılıyorsa da sosyalist bünye onların bu ismini kabul etmemiştir.
Pek çok sosyalist yapı bu parti mensuplarına hala SİP diye hitap etmekte…
SİP’in TKP adını alması, buna
hakkı olup olmadığı ve Ürün dergisinin bu konudaki yıllar süren mücadelesi
yazının konusu değil. Tüm bu tartışmalarda Ürün çevresi
başından sonuna dek kendince haklı da olabilir fakat bunlar Fethullah Gülen’in finanse ettiği bilinen
gazete ve dergi sayfalarında
tartışılacak konular değil. Okuduğunuz haber sadece cemaatin tescilli
dergisinin sol içindeki en küçük yarılmayı dahi kendi safını güçlendirmek adına
nasıl kaşıdığı ve yine sol içindeki kesimlerin de maalesef bu işe nasıl alet
olduklarını teşhir için yazıyorum.
İşte kurulan ikinci TKP
tam da bu görüngüde hareket ediyor.
Oysa var
olan ve mevcut TKP'nin her türlü ayrımcılığa ve her türlü gericiliğe karşı
seslerini yükseltmeleri, sadece emperyalizm karşıtı değil; aynı zamanda da açık
bir yüreklilikle yurtsever olduklarını haykırmaları, emekten yana oluşları,
baraj altında kalmalarına rağmen özellikle TKP'li gençlerin çok iyi
örgütlenerek meclisteki muhalefete ders verecek nitelikte AKP faşizmine,
cemaate karşı övülesi mücadeleleri, KCK tutuklamalarındaki hukuksuzluklara
kadar Ergenekon vb. davalardaki hukuksuzlukları da dillendirmeleri ve en
önemlisi Türk-Kürt birlikteliğinden yana bir tavır sergilemeleri birilerini çok
rahatsız ediyor olabilir. Bir ara ayrılıkçı Kürt grupların saldırılarına bile
uğradılar sırf bu yüzden. Kemalist Türk burjuva devriminin milliyetçilik hariç
ilerici bir damar taşıdığını itiraf etmeleri, Kemalizm eleştirisi yaparken bu
ilerici yönlerinin de hakkını teslim etmeleri nedeniyle liberaller, liberal
solcular ve yine ayrılıkçı Kürt gruplarca Türkiye Kemalist Partisi diye eleştirilmekte.
Evet,
eleştirilecek yönleri olabilir. Örneğin TKP'li arkadaşların 1970'lerde partiye
sıçrama yaptırmış, yığınlarla kucaklaştırmış Laz İsmail gibi değerlere
yeterince sahip çıkmamasıdır. Fakat bir hakkı teslim etmemiz gerekmiyor
mu sizce(?) var olan TKP büyük bir cesaret örneği göstererek TKP adını özgürleştiren,
bu topraklarda inatla bunun mücadelesini veren, kapatılmaya karşı direnen ve en
önemlisi ilkeli siyasetinden asla ödün vermeyen bir parti konumuna geldi. En azından
komünist sözcüğünü bugünün gericiliğine rağmen seçim alanlarında meşrulaştırdılar.
Umarız
ki, Ürün dergisi çevresinde olan eski gelenekçi arkadaşların iyi niyetli
olduklarını kabul edelim. SİP'li dedikleri ve TKP adı ile faaliyet gösteren
devrimcilere, "Biz TKP'de siyasal mücadelemizi vermek istiyoruz, sınıfsız
sömürüsüz bir dünya için tekrar elimizi, yüreğimizi taşın altına koyuyoruz"
dediler de TKP Merkez Komitesi bu soylu talebi geri mi çevirdi? Ürün dergisi
çevresindeki arkadaşlar, Komünist Partisi ilk söyleşisini siyasal İslam’ın
simgesi bir dergiye mi verir?
Hem TKP ile Ürüncülerin nezdinde girişilen TKP
dinamiğini birbirinden ayırmak ve hem de, her ikisini de nesnel olan mücadele
zemininden uzaklaştırmak. Böylece egemen ideolojiye ve politikaya bağlamak
üzere komünist çevrelerdeki iradeleri zayıflatarak akıl bozmak. Sanırım olan da
bu.
Komünistler (aynı anlamda kullanıyorum) sosyalistler, tarihin ilerleme
çizgisinde ifadesini bulan diyalektiğin yasallığına göre, egemen sınıfın ve
onun ideolojik-politik hegemonyasının tahrip ettiği bu çizginin, emperyalist
kapitalizmin ve işbirlikçilerinin gerilettiği noktasında, diğer bütün sınıfsal
ama egemen sınıfa karşıt olan güçlerle birlikte yer aldığının ve buradan daha
geriye gitmeyeceğinin, dolayısıyla bu noktaya püskürtülen bütün diğer güçlerle
birlikte ama ileriye doğru hareket ederek, asıl düşmana karşı mücadele etmesi
gerektiğinin, bu anlamda bütün bu güçlerin öncüsü olmaya aday olduğunu
göstermek için, doğru temelde, yani bilimsel temelde, ideolojik-politik
konumlanması gerektiğinin bilincinde olmalıdır. Ve bu bilinçte, Türkiye’nin
olduğu kadar, bölgenin ve dünya konjonktürünün, dolayısıyla bu konjonktürdeki
sınıf mücadelesinin renginin doğru değerlendirilmesi ve politikanın bu temelde
şekillendirmesi görevi de olmalıdır.
Her fırsatta, artık hangi batı merkezinde duyup akıllara sokulmuşsa,
resmi tarihe veryansın edenlerin, gözlerinin önündeki gayrı resmi tarih
belgelerine ilgi göstereceğini bekleyecek değiliz. Ama olup bitenleri farklı
değerlendirdiğimiz açık: Türkiye artık bir ölüm kalım savaşı içindedir ve
buradan ya sosyalizmle çıkılacak ya da Türkiye denilen bu yaralı şiir yarım
kalacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder