3 Ekim 2009 Cumartesi

Önyargılardan uzak insani duygular

"Çocuklar öldürülmesin şekerde yiyebilsinler…”
(Nazım Hikmet)

Birçok süreçten söz ettim ve ya ettik, etmeye de devam ediyor birçoğumuz. Süreçler üzerine çok konuşacağız anlaşılan. Birçok olaylar ve olgulardan söz ediyoruz bu yüzden, bir tarihler dizisinin birer parçası olacağız yine birçoğumuz.

Bundan dolayı belki de 65 yıllık tarihi süreçte, geçtiğimiz en büyük sürecin bu süreç olduğundan yoksun birer parçası olacağız ve bu sürecin içinden öyle geçeceğiz. Bir olaylar dizisi, bir olgular dizisi, bir oyun dizisinin figüranı olacak belki de birçoğumuz.

Herkes kendi “pencere”sinden hem rezilliğini hem de “haklılığı”ndan söz edecek elbette. Bu da kabulüm. Amenna!

Bakış açısına bağlı buda, kime ve kim için(?) mantığı hâkim olacak elbette buna.

“Kürt açılımı”, şu açılım-bu açılım derken aynı iktidar paralelinde aç kalıyor, yoksulluğa maruz kalıp katlediliyoruz. Bunun TSK’sı, iktidarı yok maalesef, aynı paralelden topyekûn üzerimize ateş atılıyor. Bir mavzer yok, kazanılmış bir siper yok. neden olmasın değil, elbette bu işin içinde malum AKP iktidarı da var, TSK’sı da var, senarist olarak elbette emperyalist batılı güçlerde var. Buna güç veren destekçisi İslamcısı (Müslüman)’yla, liberaliyle, milliyetçisiyle, sosyal demokratı, solcusuyla birlikte hep birlikte kirlenmeye devam edeceğiz.

Bunun sağı-solu-ulusalcısı yok, hepimiz aynı emperyal senaryonun birer parçası oluverdik.

Ve… Kimse bir diğerini kendi göğsünde taşıma hoş görülüğüne de sahip değil.

Ya birbirimize “TSK senin ananı s.ksin” diyeceğiz ya da “Apo hepinizi düzsün” diyecek noktaya varacağız. Vardıkta. İşin ilginç tarafı şu ki, hiçbir zaman Amerikan ve/ya da batılı emperyalist güçleri eleştirmeyeceğiz, bunu sorgulamayacağız.. Ve kimse söyleyeme(ye)cek bütün bunların asıl sebebinin emperyalist güçler olduğundan, organizasyon kim oda belli değil ama herkes birbirini düzecek, kimin eli kimin cebinde de belli olmayacak. Ne güzelll değil mi?. .

Birbirimize tahammülümüz yok, ne güzel. Çünkü nedenlerimiz çok.

Nedeniyse, biri dindar 5 vakit namaz kılıyor, dini bütün birisi, diğeri zengin daha da çok kazanmak için yapamayacağı bir şey yok, bir diğeri liberal ve tehlikeli ama umudu kesmemek lazım ondan yaftalanabiliriz ve sosyal demokratın faydası olur bir iş kaparız. Herkesin kafasında küçük bi'iş var.

Ne Diyarbakır’da havan topuyla parçalanmış Ceylan’ın video görüntüleri, ne de geçmiş dönemde babasıyla birlikte katledilmiş Uğur’un fotoğrafları, ne de TSK askerlerince öldürülüp hatıra resimleri çektirilmiş gerilla resimleri.

Yok, derdimiz bu değil.

Haydi, topyekun namaza!

Ve bütün bu olaylardan sonra Amerikalı yetkililer seyretmeye devam edecekler bizi, her zaman olduğu gibi.

Çünkü biz: geri bıraktırılmış üçüncü dünya ülkesiyiz ve açız.

Ve bütün bunlardan ötürü yine “Bizim çocuklar başardı” diye birbirlerine belki de övgü dolu mektuplar yazacaklar şimdiden.

Bütün bunların adının “faşizm” olduğunu biliyoruz ama buna dinin katılmasına da sözü olan da yok, çünkü AKP’yi eleştirmek ulusalcılık oluyor günümüz değimiyle, TSK’yı savunmak milliyetçilik, AKP’ye karşı olmak komünistlik, din üzerine görüş bildirmek inançsızlık oluyor. Bütün kavramlar dizisini birbirine karıştırmış bir şekilde yaşamaya devam ediyoruz.

Ne bir insanlık söz konusu, ne de adam akıllı bir tavır var yaşantımızda.

İnandırılmış ve kandırılmış bir toplumuz, özellikle de din söz konusu olduğunda. Buna son zamanlarda milliyetçilikte eklendi her zamanki gibi.

Çünkü bizim kitabımızda vardır; İsraillerin hepsini Siyonist görmek, farklı mezheplerdekine kız vermemek, sarışına hafif mezhep kadın muamelesi yapmak, birini zorla Müslüman yapmak, Almanları alkolik görmek, Arapları pis bellemek. .

Bu kadar düşük bir toplum görülmüş müdür, bilemiyorum.

Ne diyeyim Melis Tükel’in dediği gibi bende aynı şeyi düşünüyorum: "herkesin bünyesine biraz hümanizm diliyorum."

Birazcığına da razıyım!

Hiç yorum yok: