(Federico García Lorca)
Bilinir ki şairlerin hükümdar, büyücü, kutsayıcı, kahin vb. kimlikleri olduğu gibi: anarşist, zampara, iktidar karşıtı ya da işbirlikçisi, korkak ya da deli cesaretine sahip olma gibi özellikleri de elbet olmuştur. Yine içlerinde, diktatörlerin aracını bombalamaya çalışanları da vardır Alexandros Panagoulis gibi: arkadaşını ihbar edende... İspanya İç Savaşı’nda cephede yer alanı da vardır, Franco’nun faşistleri tarafından 38 yaşında öldürülen Federico García Lorca’da, Endülüs’ün raks eden tarafını görenler de.
Birde devletin örtülü ödeneğinden para alan Yahya Kemal’i, Necip Fazıl’ı, Peyami Safa’sı da vardır, ya da Samim Kocagöz’ü cuntacılara ihbar eden ve onu Çiğli Askeri Havaalanı’ndan, elinde telsizle uğurlayan muhbir şairi de vardır, hem de edebiyat dünyasının içinden.
Hakikaten, devlet neden şairlerin arasına istihbarat elemanı göndermiyor artık? Bu elemanlar çok ustalaştı da kendilerini deşifre mi etmiyorlar, yoksa şairler ve şairlik önemsizleşti de, bu nedenle tayini şiire çıkan polis kadroları maaş bordrolarından artık kaldırıldılar mı?
Yoksa kendilerine kıyak emeklilik yasası çıkaran milletvekilleri kendilerine maaş zammı yapınca, unutuldular mı?
Örneğin Haçlı Seferleri’ni örgütlemeye çalışan Lord Byron, örneğin Osmanlı’ya karşı zabit üniformasıyla bir Puşkin… Şöyle söylenebilir belki, üniformalı aydın, sanatçı, şair de çıkabilir / çıkabilmiştir de. Öyle ya Halide Edip’i onbaşı rütbesiyle görebiliyoruz, kınamamız mı gerekir onbaşı rütbesiyle Halide Edip’i, bilemiyorum?
Fakat yine de içinde Mayakovski’nin demir - çelik şiirlerini de görebiliriz ya da Nâzım’ın şiirlerinde koskoca bir Kuvay-i Milliye Destanı’nı ve/ya da proleterlere ithaf edilmiş şiirleri, tıpkı Aragon’un, ikinci emperyalist (paylaşım) savaşı döneminde kendi aşkından söz edenleri eleştirdiği Mutlu Aşk Yoktur şiirini. Ya da Gladkov’un Fabrikasını... Neruda’nın ve Brecht’in anti-militarist tavrını… Ahmed Arif’in Anadolu’sunu…
Sahi şair ne yapar, Ataol Behramoğlu, Nihat Behram, Nevzat Çelik, Yılmaz Odabaşı, Ahmet Telli?
Namık Kemal’in hükümette çekilen restini seveceğiz elbette ama Hilmi Yavuz, İsmet Özel nereye düşebilir durum olarak, iktidarın günahlarına ortak olmak mıdır şair, düşer mi sizce payına?
Bir şairin ırkçılığa yakın yerlerde dolaşması, onun şiirini değersizleştirir mi? Sahi sizinde işinize yarar mı şiir? Şair, sizin içinde değiştirebilir mi bi’şeyleri, yarar mı sizce işe?
Sizi bilemem ama bence şiir: halkların anadilidir, dünyada her şey susturulabilir, baskıya uğrayabilir ama kimsenin gücü yetmez şiire, Kur’an’da yeri vardır bildiğim kadarıyla, isyana sevk eder şiir, dinlenmesin - okunmasın, günahtır diye. Yeterlidir sanırım bu da.
Terimler masum değildir, sermayenin sınırsız tahakkümünün diğer adıdır neo-liberalizm, yani “suçlu” terimlerdendir. Demokrasiyi mecliste temsil tahakkümüne kapılıp, şairlik yapanlara hayır!
Şairler isyan edin! İsyan edin, isyan edin!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder