21 Mayıs 2010 Cuma

Tarifsiz duygular, belirsiz yüzsüzler

Bir akıl tutulması yaşanıyor son sekiz yıldır bu ülkede, son sekiz yıl içerisinde Balıkesir, Bursa ve Zonguldak grizu patlamalarıyla madende mahsur kalan, ölen maden işçileri haberleriyle uyandı bu ülke.

Kapkara bir toprakta ölmeye yatanların öyküsü var artık. Bir de adına “AKP diyen edepsizdir”, “biz AK Partiyiz” diyen bir zihniyetin kapkara gölgesi düşmüş durumda. Denetleme yapmadan, önlem almadan “Madencinin kaderidir bu” diyen bir zihniyetin kara / kapkara bir öyküsüyle başlamaktadır buradaki acı haberde… Belki de bir hikâye. Evet, bir hikâye… İktidar penceresinden kendisinin 40 yıl iktidarda kalacağını sanan ve bütün toplum katmanlarını hikâye gören bir zihniyetin yansımasıdır maden ocaklarında yaşananlar.

Rahatsız olmayan, vicdanı sızlamayan halk topluluklarına karşı avazı çıktığı kadar bağıran: rengi bazen pembemsi, bazen kırmızı, bazen mor, bazen yeşil olan bir iktidarın yüz mimiklerini görebilirsiniz işte madencilerin ölümünde ve o ölümlere kaderci damgasını vurup, kurgusal palavralarla sessiz sedasız inleye – inleye iktidar koltuğuna kaçıp, sırça köşklerinde oturmaya yine başlayacaklar. Başladılar da. Ve biz bundan sonra unutacağız madenlerdeki grizu patlamalarını ve yine başka bir grizu patlamasında hatırlayacağız onları.

Zonguldak'ta Karadon Müessese Müdürlüğü'ndeki grizu patlamasında madende mahsur kalan 30 işçiden 28'i şimdi yok, geriye sadece annesini teselli etmeye çalışan ve babası göçük altında kalan Ebral’ın “Üzülme anne babamın elbiselerini koklarız” sözcükleri kalıyor geriye…

Hiç yorum yok: