18 Kasım 2009 Çarşamba

Genç Siviller “Rahat(sız!)”

Türkiye’de birden herkes demokrasi hayranı olunca ve bir demokrasi sevdasıdır gidince, darbe - marbe olacak diyenlerin aksine Türkiye acaba demokrasiye mi geçti dedim.

Hani, başbakan demokrasinin fanatiği, keza diğer liberaller ve turnusol bakanlar demokrasiyle yatıp, demokrasiyle kalkıyorlar ya. Örneğin topyekun bir AKP’den söz etmek istemem ama onlar da şuan demokrasinin havarileri aynen başbakanları gibi.

*
Bir ülke düşünün ki iktidar partisi tarafından kendisine muhalif bütün güçleri demokrasi düşmanı olarak görsün.

Bir başbakan düşünün ki, ulaştırma bakanıyla birlikte oturup 70 milyonluk bir ülkeyi tek kişilik bünyesiyle dinlesin, bir başbakan düşünün ki (o kadar gereksiz bakanlık var ki, sayısını bende bilmiyorum) ama ne kadar bakanlık varsaaa, hepsini tek başına yönlendirsin/yönetsin.

Aynı zamanda ve aynı anda sağlık bakanı olsun, meclis başkanı olsun, ulaştırma - mulaştırma, adalet, diyanet, dışişleri – içişleri, milli eğitim bakanı olsun. Özetle işte bu ülkede kaç tane bakanlık falan varsa ve aklınıza ne geliyorsa hepsinin başında ki “Tek” adam olsun.

Dikkat ederseniz daha (el altından) yürüttüğü MİT ve Emniyet ve diğer şube müdürlüklerinden söz etmiyorum.

*
Şimdi bunları yazarken aklıma CHP’li Öymen’in “Dersim” üzerine mecliste söyledikleri, yani şu yürütülen iğrenç siyaset biçimi geldi. Bu maalesef sadece Öymen’e ve CHP’ye de ait değil artık, onların elinden alanlar var bu işi.

Kimler mi (?) şöyle ki, daha dün “Dersim” ve “Alevi” kelimesinden korkan, bu isimleri köşelerinde dillendiremeyen Taraf, Zaman ve Vakit vb. gibi liberal-dinci-gerici gazetecikler ve onların köşelerini tutmuş, akıl tutulması yaşayan kalemşorları (Dersim ve Aleviler denilince abdestleri bozulanlar) köşelerinden şimdi ahkam kesiyorlar, vay be bir Dersim varmış tarzından atıp tutuyorlar. Ne diye peki? Erdoğan ve AKP iktidarını daha güçlü kılmak adına.

Dersim’de işlenenler bu ülkenin utancı ve ayıbı bunu kimse değiştiremez, her şeye güçlere yetebilir ama buna yetmeyeceğini bilmek gerekiyor. Ama şunu söyleyeyim ki AKP goygoyculuğu yapılarak Dersim savunulmaz.

Bu tarih bizim ve biz kiminle hesaplaşacağımızı gayet iyi biliyoruz.

*
Bu arada geçenler de 47 baro temsilcisi Taksim’de “Yargının siyasallaşması ve dinlemelere karşı” yürüyüş düzenlerken lüks otellerde pankart açmayı ilke edinen Genç Siviller tıpkı 1 Mayıs’ta The Marmara Otelinde açtıkları pankart gibi Taksim Square Otelde “Darbeci baro” adlı pankart açınca yazılmayı hak ettiler. Bence Genç Sivillerin bu ve benzeri rahatsızlıkları olsa olsa AKP’ye olan eleştiriyi kaldıramamadır. Netice de AKP’nin gençlik kolları gibi çalışıyorlarmış düşüncelerini bana her fırsatta hatırlatıyorlar. Özetle şunu diyorum AKP’nin güdümündeler.
..
Çünkü kıçı kırık muhalefeti eleştirirken, gerizekalı bir tavırla muhalefete muhalefet etmekteler. Ülkede eşitsizlik, açlık, zamlar, işsizlik ve gelir dağılımında ki uçurumlar dururken muhalefet partilerine, muhalefetliği de bunlardan gördük ya ne diyelim. Darbeciler yargılansın derken, AKP’yi eleştiren her kişiyi muhtemelen ya CHP’li ya TSK taraftarı ve darbeci olarak gören bu zihniyetin beslendiği yerin iz düşümlerini de bilmiyor da değiliz ya.

Oysa karşı oldukları o darbelerin ve darbecilerin içinde her nedense Kenan Evren’i Çankaya Köşkü’nde ağırlayan Abdullah Gül ve Evren’in kendisi yok, daha düne kadar 12 Eylül’de Evren’e alkış tutan bugünün AKP yalaması gazeteciler de yok ve yine “Çete” deyince akla gelen ilk isimler olan Çiller ve Mehmet Ağar gibi kontra güçler yok.
.
Abdullah Gül'ün birlikte yargılandığı hoca efendisini af ettiği "Kayıp trilyon" ve yine "Deniz Feneri Davası"nın asıl uygulayıcıları olan suçluların yargılanma talebi yok.

Evet, Genç Siviller şuan gerçek anlamda “Rahat(sız)” değil, neticede krokilerle, A4 üzerine düzenlenen planlarla bir askerin darbe yapabileceğini sanıyorlarsa cidden Türkiye’de bütün darbelerin Amerika’dan izin alınmadıkça yapılamayacağını kavrayamamış ve yaratılan sahte tarih bilgi ve belgeleriyle darbe karşıtlığını kendilerine seçtikleri Amerikan marka Converse logolu ayakkabılarla, marka takınarak yapılamayacağını bilmeleri lazım.

Sonuçta bu işler beş yıldızlı otellerin lüks odalarında pankart açmaya benzemez, az biraz o zengin ve yağlı kıçlarını kaldırsınlar da bu ülkede başbakanlık yaptığını sanan dini bütün Müslüman Erdoğan’ın 60 milyonluk özel üç uçağından tutunda sevgili Eminesine aldığı 65 milyonluk yüzüğünden dem vursunlar da görelim bu sivil duruşu.

Ne dersiniz, haksız mıyım tabii yiyorsa...
Not: Genç Siviller üzerine yazmış olduğum diğer başlıklara “Devrimciler sokakta cemaatçiler lüks otelde” ya da diğer bir yazı olan “AKP’nin kıçında demokrasi sondajı ve ‘sol’ liboşların sınır tanımaz ahmaksızlığı”na bakıla bilinir.

Hiç yorum yok: