25 Ocak 2009 Pazar

Gazze, FKÖ ve Hamas üzerine

Öncelikle şunu söyleyelim ‘İsrail’in Gazze Saldırısı’nda Gazze’yle birlikte, Türkiye çökmüş bir ülke konumunda yerini aldı ve tabi ki de ister-istemez beyinleri de gitmiş bir pozisyonda siyaset yapmaya çalıştı ülke olarak Türkiye. Beyinleri giden tabirini Cumhur-i Reis ve 2001 yılında seçimlere katılmış olsaydı bile “Muhtar” bile seçilemeyecek bir başbakandan söz ettiğim anlaşılıyor sanırım. Bu yüzden cezaevi yıllarını hatırlayacak olacak ki bay başbakan o ünlü mimikleriyle anlattı her şeyi; ‘Mazisine bir göz atıp, duygu seli içerisinde verdi veriştirdi İsrail’e ve büyük ihtimalle vicdanını sakinleştirdi (burada ya Milli Görüş günlerini ya da yaklaşmakta olan yerel seçimlerle birlikte tabanını düşündü olasılılığı da yüksek ama) ne var ki, Tayyip Erdoğan bu saldırıyı biliyordu ve Gazze’lilere haber vermemiş olmaması gerçeğidir. Örneğin Konya’dan kalkan ve Gazze’yi vuran İsrail uçakları hakkında kamuoyuna her zaman ki bildik oyunları oynamış olmasının yanında, şu bir gerçek ki AKP iktidarı bu işin ortağıdır ve arabuluculuk konusunda da gücü de yoktur. Çünkü az çok biliyoruz ki sözünü ettiğimiz Hamas gibi bir yapılanmanın önce Amerika Birleşik Devletleri daha sonrada İsrail tarafından desteklenmesi var ki, bu dönemde Yaser Arafat dönemine yani Filistin Kurtuluş Örgütü’ne denk gelmesidir. Anlamlı bir dönem değil mi?

Bütün bu ikiyüzlü politakalar karşısında Erdoğan, hiç bir gücü ve kudreti olmamasına rağmen günü kurtarmaya devam ediyor.

Geniş bir yapıya ve bünyeye sahip başbakan konumunda değiliz ve bu bünyeyi de oldukça red eden bir bünyeye sahibiz ve de bu anlamı çözebilecek kabiliyetteyiz.

William Blum, Umudu öldürmekte şöyle der: “İsrail en kötü düşmanlarını kendisi yarattı, Filistin’de El Fetih’i zayıflatmak için Hamas’ı yaratılmasına yardım etti. Lübnan’ı işgali, Hizbullah'ı yarattı. Korkunç bombalama sürecinin devam ettirmesi bekleniyor. İsrail baştan beri sürekli savaşıp diğer insanların topraklarını almaya çalışıyor. İdealist siyonist öncüler için daha iyi bir yol hiç oldu mu?” [*]

Evet, William Blum öyle diyor ama biz devam edecek olursak, bilindiği kadarıyla Hamas, 1987’de Şeyh Ahmed Yasin, Abdülaziz el Rantisi ve Muhammed Taha tarafından “ilk intifada”nın başlangıcında Mısır’daki Müslüman Kardeşler örgütünün Filistin kanadı olarak kurulan bir örgüt. Bu “örgüt” tırnak içinde çizilirse eğer şuan dünyanın gündeminde. Özellikle de İsrail’in Gazze saldırısından sonra.

Hamas yukarıda da anlattığımız gibi Şeyh Ahmed Yasin, Abdülaziz el Rantisi ve Muhammed Taha tarafından Mısır’da kurulmuş bir örgüt, bir yapılanma tabiri yerindeyse. Hizbullah gibi değil, onlar “Şii” bir yapılanmaya sahip, Hamas ise deyim yerindeyse “Ehli-sünnet” yani “Suni” bir yapılanmaya. Anlayacağınız Saddam dönemi Irak ile ve şuan ki İran gibi bir yönetim ve ideolojiye sahip.

İsrail'de yayınlanan haftalık Koteret Rashit dergisinin Ekim 1987 sayısında yayınlanan bir yazıya göre "1978'de Gazze’de kurulan İslam Üniversitesi de dâhil olmak üzere İslami oluşumlar," Batı Şeria ve Gazze'nin sivil yönetimindeki "İsrail askeri otoritesi tarafından desteklenmiş ve teşvik görmüştür." "Bunlar (İslami oluşumlar ve üniversite) yurtdışından para toplama yetkisine sahiptiler."

1988’deki siyasi programında Hamas, Filistin'in asla, Müslüman olmayanlar tarafından etrafı çevrilebilecek bir İslam ülkesi olamayacağını ifade etmekte ve Filistinli Müslümanlar için Filistin'in kontrolünü İsrail'den almak adına kutsal bir savaş vermenin dini bir görev olduğunu söylemekteydi. Bu tespit, 1988'de İsrail'in var olma hakkını tanıyan Filistin Kurtuluş Örgütü ile Hamas’ı çatışma noktasına getirmişti.

1992 yılı sonunda Gazze'de 600 cami vardı. Hamas etkileme gücünü sendikalara, üniversitelere, çarşılara, meslek örgütlerine ve 2004'te başlayan yerel siyasi mücadelelere genişletmeden önce vaazlar ve hayır işleri ile kendine sempatizan topladı. (Örneğin AKP tarafından palazlanan bugünün dini ve pek hayırsever vakıflarını düşünün.)

O dönemlerden sonra, L'Humanité ise şunları yazıyordu: "İsrail istihbarat servisi Mossad (İsrail İstihbarat ve Özel Görevler Enstitüsü) sayesinde, İslamcıların işgal altındaki bölgelerde varlıklarını güçlendirmelerine izin verildi. Bu esnada, El Fetih (Harekât el-Tahrir el-Vatani el-Filistini, Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi) ve Filistin Solu en acımasız biçimde bastırıldı.

İsrail kararlı bir biçimde Yaser Arafat'ın liderliğindeki laik El Fetih hareketini zayıflatmak amacıyla Hamas'ın büyümesini desteklemiş ve cesaretlendirmiştir. [**] UPI'ye göre (United Press International kısaca UPI, merkezi Amerika'dade bulunan bir haber ajansıdır) İsrail, Filistin Kurtuluş Örgütü'nü dengelemek için karşı bir unsur olarak 1970'lerin sonlarından itibaren başlayarak Hamas'ı desteklemiştir. O dönemde Hamas “dine ve toplumsal çalışmaya” odaklanmıştı. Bura da yine AKP’yi düşünün! Saha çalışmaları yozlaşma ile mücadele, vakıf yönetimi ve toplumsal projeler düzenlemek üzerine yoğunlaşmıştı. 12 Ocak, Pazartesi günü, İsrail Parlamentosu'nda Knesset’de yapılan Dış İlişkiler ve Savunma Komitesi toplantısında İsrail Başbakanı Ehud Olmert şunları söylüyordu: “Hamas'ı Netanyahu kurdu, hayat verdi, Ahmed Yasin’i serbest bıraktı ve ona gelişme şansı verdi.”

Bunu söyleyen Ehud Olmert, tabi bunu söylerken Olmert, İsrail’i ve Pentagon’un çalışma masalarını yok saymaktadır.

Bugün için The Economist, Tel Aviv’deki gazeteler, Tayyip Erdoğan için duygusaldır, tutarsızdır, aklına ne gelirse söyler, diyorlar. Tayyip Erdoğan’ın kusuruna bakılmaz havası yerleşmiştir. Bilinmelidir ki, hiç kimsenin önem vermediği bir kimse durumuna gelmektedir bay Erdoğan.

Hem Bağdat, hem Gazze, bizim gibi Türk yönetimindeki Türk solcularından olan Arapları küçümseme dönemine, son vermiş durumda. Vahşidir ama ülkeleri için böylesine ölümü göze alan bir kavim olmak üzereler. Bu anlayışı görende kendi iktidarı için her yolu mübah gören bir siyasi anlayış, bu şuan da hem Filistin için geçerli hem de Türkiye için.

» İlgili yazılar: 

Dip notlar:
[*] William Blum, 'Umudu Öldürmek: İkinci dünya savaşından bu yana Amerikan ordusu ve CIA saldırıları', 'Dünyanın tek süper gücü ve Batı Bloğu Muhalifi: Bir Soğuk Savaş Anısı' kitaplarının yazarıdır. Yazı Gazze katliamı başladıktan hemen sonra kaleme alınmıştır.

[**] Les très secrètes 'relations' Israël-Hamas (The very secret Israel-Hamas 'relations'), Le Canard Enchaîné, February 1, 2006 (issue n°4449) (Fransızca)

Hiç yorum yok: