17 Kasım 2019 Pazar

Şarkısız tarih

Adnan Menderes, Atatürk'ün emriyle Ali Fethi Okyar'ın kurduğu Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın Aydın il başkanı olarak siyasete girmişti. Parti üç ay sonra kapatılmış, ardından CHP Aydın il başkanı olmuştu. Sonradan Atatürk, Aydın ziyaretinde CHP binasına gitmek istemez. Çünkü il başkanı Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın il başkanlığını yapan bir gençtir. Çevrenin ısrarı üzerine 5 dakika için CHP binasına sembolik olarak giden Atatürk, Menderes ile tanışır ve orada 4 saatten fazla kalır. Konuşmasının sonunda, “bu genç bize lazımdır” der. Menderes daha sonra “beni Atatürk keşfetti” diyecektir. Neyse. Menderes'in 30 yıllık siyasi hayatının 20 yılı, CHP milletvekili ve CHP'de üst düzey yönetici olarak geçmiştir. Yani CHP’yi tek parti olarak gören günümüz hergele siyasal İslamcılarının dedelerinin hepsi de o dönem CHP’liydi. Zaten 12 Eylül darbesinde de hepsi Evren’ci olmuştu. Menderes bu ülkenin demokrasi kahramanı değildi elbette, olsa olsa anti-kahraman bir tipti. Fazlası da değildi zaten.

Demokrat Parti (DP), 7 Aralık 1945 yılında kuruldu. Parti tüzük ve programı hemen hemen CHP ile aynıydı. Çünkü bütün kurucuları CHP'liydi ve CHP düşüncesi ile yetişmiş kendini eğitmiş kimselerdi. CHP saflarında yetişince, kararlar üzerine egemen olma, sözünde diretme ve en önemlisi “Tek adam” anlayışı edinmişlerdi. Oysa milletin başta kurucu olarak Mustafa Kemal olmak üzere ülkeyi kurtaran ve yeniden inşa edenlere bağlı kalmasındaki sosyolojiyi çözemeyen Menderes, kendi başbakanlığı döneminde de “tek adam”lık sistemini devam ettirmek istemişti. Oysa halk, kurtarıcılara borçluydu, ama Menderes halka borçluydu, bunu anlayamamıştı.

DP'ye bu seçim zaferini kazandıran kanun, İsmet İnönü başkanlığındaki CHP'nin eseriydi. Hatta bu destek, seçim zamanlarında “DP’ye oy vermeyin CHP'nin devamıdır” şeklinde kullanıldı. DP'nin kurulmasını İnönü teşvik etmişti, Celal Bayar parti tüzüğünü getirince onu inceleyen İnönü, Bayar'a sadece iki soru sormuştu:

            a) Okul seferberliği bir devlet politikasıdır, bunu durduracak mısınız?

            b) Dini siyasete alet edecek misiniz?

İnönü bu iki soruya da “hayır” cevabı alınca, yeni kurulan DP'ye başarılar dilemişti. 

  • Elbette burada siyasal İslamcı sağcıların süper fantezilerine girmeyeceğim. O piçlerin hikayesi ayrı bir başlık altında şurada.
**
Nâzım Hikmet 1959’da Kore’de yaşamını yitiren askerler için “Kore’de ölen bir yedek subayımızın Menderes’e söyledikleri” isimli şiiri (bknz. Diyet) yazarken, 1954’te Menderes hükümeti, dönemin popüler şarkıcısı Celal İnce’yi ABD’ye gönderiyor ve “Amerika’nın Sesi” radyosunda “Dostluk şarkısı” adıyla bir plak doldurtuyordu. Bu plak on binlerce basıldı ve Türkiye’nin dört yanında ücretsiz olarak halka dağıtıldı, okullarda çocuklara öğretildi, radyoda çalındı durdu. Türkiye sağının ikonik liderlerinden olan ve günümüzde de gururla (Menderes, Özal, Erdoğan) diye sıralanan dizgenin başlangıcındaki Adnan Menderes hükümetinin Amerika’yla ilgili ‘duygu ve düşünceleri’ni sarih bir şekilde yansıtan, bununla da kalmayıp topluma empoze etmeye çalışan şarkının sözleri flood olarak aşağıda. İsterseniz bakın ve siz karar verin: Amerikan bayrağı, baştan beri kimin ellerinde?

Amerika Amerika
Türkler dünya durdukça
beraberdir seninle,
hürriyet savaşında

Bu bir dostluk şarkısıdır,
kardeşliğin yankısıdır
Kore'de olduk kan kardeşi
sönmez bu yangının ateşi

Azmimizdir hür yaşamak,
dünyada sulhu sağlamak,
dalgalanır hep bu uğurda
istiklal aşkı ruhumuzda

Ankara ile Washington
İzmir'inle San Francisco'n
benzer derler birbirine
doyulmaz güzelliklerine

O muhteşem beldelerin
pınarların nehirlerin
ünlü şelalen Niyagara
haykırır gücünü dünyaya

Senin New York'un
yükselir göklere,
senin İstanbul'un
destandır dillere

Amerika Amerika
Türkler dünya durdukça,
beraberdir seninle
hürriyet savaşında

Kaynaklarda plağın ön yüzünde “Göklere yükselen New York” ve “Efsane şehir İstanbul” görüntüleri var. Plağın arka yüzünde ise Türk ve Amerikan liderlerinin (Franklin Roosvelt, Thomas Jefferson, George Washington, Patrick Henry, Namık Kemal, Atatürk ve Ziya Gökalp) özgürlük temalı sözleri yer almaktaymış. O tarihten günümüze siyasal İslamcı milliyetçilerinin kendi çıkarları için yaptığı ‘jest’ bayraktarlığı şaklabanlığı bitmiyor. Puştlukları da.

Menderes, Özal, Erdoğan; Amerika'nın sınır karakoluna sürdüğü "milliyetçilik" forsu altında Amerikan bayrağının Türkiye distribütörleri.

Şimdi siz karar verin: "Kim alınıp satıldı? Kim yasayı aşmış? Kim seçimlerinde özgür? Kim kurallara uyuyor? Kim en uzunu selamladı? Kim en gürültülüye dua etti? Kim en önce öldü? Kim en son güldü?" diye sorun; sağ mı, sol mu? 

Hiç yorum yok: