20 Ekim 2010 Çarşamba

Utanma duygusu

Başlarken

“Utanmasak gündeme almazdık” Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP)’ni diline 12 Eylül’de düzenlenen referandumdan sonraki konuşmasında Tayyip beyden teşekkürlü konuşmasını almasaydı, işin açıkçası bizde bunu dillendirmeyebilirdik, dedim ya DSİP’in başını çeken var başsız değiller ya ne diyelim birde bunların başsız olduğunu düşünün, yokla var'olmama arasında benimde bilemediğim bir yerdeler… Neyse malumdur bunların başını Doğan Tarkan denen bir zat çekiyor (ben ona sakallını her ne kadar kesmiş olsa da hacı diyorum) şu Fethullahçı Zaman’a verdiği uzun röportajdan sonra bizde kendisi hakkında yazalım dedik.

Bence geç kaldık ama hak etti ve bence de iyi ettik…

Bu kişi sözüm ona Türkiye’de devrimci bir partinin liderliğine soyunmuş, tarihi katliamlarla dolu bir doktrinin Türkiye üzerindeki temsilcisinin “Yetmez ama evettt” diyenlerle aynı dili telefuz etmeye çalışıyor. Yani adam partisinin içindeki olgulardan yoksun… “Devrimci” mi, hayır! Ya “Sosyalist” mi, kesinlikle alakası yok! Peki, “İşçi” mi, o da yok! Zaten bir “Parti” olgusu kalıyor geriye, o da derler ya kanarya sevenler derneği tümcesi kadar anlamlı ve manidar… Gerisi de yok, ötesi de yok.

Dedim ya utanmamız ve genelleme yapmamız da inanın sokağı temsil ediyor, hakikaten Zaman'a verdiği röportajdan sonra Tv8’de Gökmen Karadağ’ın hazırlayıp sunduğu programla Devrimci İşçi Partisi kurucusu Sungur Savran’la karşı karşıya geldikleri tartışma noktası damgasını vurdu ve zaten Tv8’de bu haberi “Sosyalistlerin yol ayrımı” başlığı adıyla veriyordu, dedik ya Nuriye Akman’a verdiği röportajdan sonra bu iş iyice programdan sonra ayyuka çıktı.

DSİP gibi partileri sosyalist görmüyorum bunu açıklıkla söylemem gerekir, bırakın CHP’yi bile sol görmüyorum kaldı ki bu tartışmalardan sonra Doğan Tarkan'ı solda göreyim ama nafile, CHP DSİP'e göre daha da solda sayılır artık benim gözümde, zira programı izleyen Doğan Tarkan’ın salvolarını da görür, ses tonundaki titremeleri de, kendini soldan ayırmaya özellikle çalıştığı yargısına da görürsünüz. 21. yüzyıl solcuların yılıda olmuştur bence, şöyle ki hata yapmalarıyla ünlerine ün katmışlardır da, buda başka bir mevzu fakat 12 Eylül ’82 Anayasası’nda evet diyenler, 12 Eylül ‘10’da ki referandumda “Yetmez ama evet” diyen solcularda var. Takdiri ilahi işte…

Bilinci veren Cenabı Râb… Veren O, alan O, gerisi de hikaye zaten!’

Çünkü şekilci, çünkü cephede her zaman çoğunluğun yanında… Çünkü O gökte ve şimdi O artık bu saatten ve tartışmadan da sonra DSİP’in yanında da olacaktır, ama O’nun Troçkistlerin yanında olmadığı kesin. Bu yüzden Doğan Tarkan’ın alınmaması malumdur, çünkü (Troçkist olmayarak) Troçkist görmüyorum kendisini hatta liberal rezilliğin dip dalgası içindedirde.

Çünkü malumdur, AKP’nin moda tabiriyle hepimiz en az 3 yıldır Ergenekoncuyuzdur, bu kesin.

100 kişiyi bir araya getiremeyen bir grubu “1000 üyemiz var” palavrasıyla andığı içinde değil, tersine “1000 kişiyle ne yapılır ki, biz de bunu yapıyoruz” ağzıyla yaptığı için utandık. İşte utanmanın temelinde yatanda bu. Bu ama tek tesellimiz, Türkiye solunun artık bize bazı utançları yaşatmamak için silkinmeye niyetli olduğunu görmemizdir. Zaten bu yazının çıkış noktası budur.

Amaç derken de bazı liberal geri zekalılar akıl etmeye bilir, yukarıda ismi zikir edilen grup DSİP’i deşifre etmeye yöneliktir. Çünkü gerçekten de solun geniş kesimleri, uzun süre kendilerini esir ya da rehin almış olan komprador soldan, ajan soldan, mikroplu soldan arınma konusunda hız kazanmış durumda olmasıdır. Emin olmak için liberal tayfanın yazdıklarında bakmak da yeterlidir ama sanırım en anlamı söz liberalizm üzerine Sartre’nin sözüdür, Sartre şöyle der; “Liberal rezil bir sözcüktür” buradaki liberal sözcüğünün karşılığı “Alçak, rezil, iğrenç, bayağı, pis…”dir…

Ne diyelim Zaman’da kem-küm, Tv8’de küm-kem savunulacak hiçbir değer kalmamış daha ne olsun bence dükkanı kapatıp AKP'ye geçme zamanı gelmiştir.

2 yorum:

selahattin akyüz.. dedi ki...

bir "lider" halkın,toplumun önüne çıktığı zaman başı dik durabilmeli,karşısında duran insanın gözüne bakarak konuşabilmeli,ama bu zatı muhterem gözlerini karşısındakinden kaçırarak ve kafasını neredeyse bacaklarının arasına sokarak konuşuyor...aslında sol sosyalist çevrelerin onu yok sayıp davranması onunla hiç bir programa çıkmaması gerekir."bu tür dialoglardan hareketle çıkan "solun bölünmesi gibi"tabirler zarar veriyor...selam ve saygılar..

Adsız dedi ki...

sol ebediyen yekvucut kalacak değil ya. sosyal olguların bir ömrü olduğunu ve bütün fikirsel yapıların ya da hareketler buna devletlerde dahil bir gün gelip tarihin konusu olur. ne kadar zorunuza gidiyor insanların farklı düşünmesi. her şey işçi, devrimci, sosyalist, sınıf gibi kavramalarla alakalı olmak zorunda mı? bunlarınn gerçekliğe tekabül eden bir yönü kalmadı artık. her şeye rağmen derdimizin olması güzel her ne kadar devrimcilikte birleşsekte.
bırakın insanlar baştan düşündükleri şeylerin onları yanılttığını görsünler, yanılgılardan ders almak iyidir. halkın öününde durmak ise zordur.