4 Ekim 2010 Pazartesi

‘Lili Marlen’, bir şarkının hikayesi

Ahmet Kaya’nın sesinden gelmişti o kış solcu aşk şarkıları peş peşe ve o yıllar Lili Marlen gerçeğini bilmek, yarım kalan bir hikayenin tamamlanmasıydı da biz bilmiyorduk. Bütün değerlerin yerini sadece ari ırk yaratmak egosunun kapladığı ve gitgide büyük bir coğrafyaya yayılan savaşta, cephede bir Alman askerin yazdığı bir şiirmiş ilk önce Lili Marlen. Bu asker aslında hayatına girmiş ve şimdi geride bıraktığı ve cephede nöbet tutarken düşlerinde birleştirdiği iki ayrı kadına duyduğu aşkı ve özlemi anlatıyormuş Lili ve Marlen iki ayrı kadının tek bir aşka dönüşen hikayesiydi şiire konu olan ve sonra bestelenip Lale Andersen’in söylediği ve hayatını değiştiren aşk ve savaş şarkısı oluyordu kitap da.

Orijinal sözleri 1915'de I. Dünya Savaşı'nda Rus cephesinde savaşan Hans Leip tarafından yazıldı, şarkının orijinal ismi Nöbetteki Genç Askerlerin Şarkısı olarak değiştirdiği 'Lambanın Altındaki Kız'dı fakat 'Lili Marlen' olarak ün kazandı. 

Lambanın Altındaki Kız şiirinin de yer aldığı şiir seçkisi Die Kleine Hafenorgel’i ise 1937’de yayımlar. Şiir başlangıçta sınırlı sayıdaki okuyucuya ulaşır. Ta ki Hamburg kabarelerinde şarkı söyleyen, kimselerin tanımadığı Lale Andersen kitabı bir kitapçıda keşfedinceye kadar.

“O günlerde yasaklı olmayan bir şeyler bulmak çok zordu. Brecht, Weill ve Tucholsky yasaklıydı. Ben de bulabildiğim ve izin verilen kategorideki tüm şiir kitaplarını alıyordum. Bir gün Die Kleine Hafenorgel’i keşfettim ve Lili Marleen’e bayıldım.” O günlerde tüm genç Almanlar gibi Andersen’in erkek arkadaşı da silah altındadır. Her gün evine giderken üniformalı, fener altında nöbet tutan askerleri gören ve şiirde kendisini, erkek arkadaşını bulan Lale besteci Rudolf Zink’ten şiiri bestelemesini ister.

Belgrad ve çevresindeki işgal komiserliği eski Yugoslavya’dan kalan bütün kurumlara el koyar. Bakanlıklar, kışlalar, okullar, hastaneler artık hepsi Alman propaganda makinesinin aygıtı olarak çalışacaktır. El konan kurumların arasında Belgrad Radyo İstasyonu da vardır. Artık Almanca yayın yapan radyonun amacı cephelerdeki Alman askerlerini motive etmektir. Buna uygun olarak adı Soldatensender Belgrad değiştirilir. Radyonun direktörü Viyana’daki Reich radyosundan plak sipariş eder. Gelen plaklardan biri de Lale Andersen’inkidir.

Radyonun direktörü Karl-Heinz Reintgen gelen plaklar arasından tesadüfen keşfettiği, o güne sadece 700 kopya satış yapmış albümdeki Lili Marlen şarkısını çok beğenir ve yayınlarda tekrar tekrar çalmaya başlar.

Belgrad Radyosu’nun önemi; Almanya dahil hemen tüm Avrupa’dan, Kuzey Afrika’dan, Süveyş Kanalı dahil Akdeniz boyunca dinlene bilmesiydi. Radyo sayesinde şarkı Afrika ve Doğu cephesindeki askerler ve sevgilileri için “Cepheyle yaşam arasındaki köprüye” dönüşür. Lili Marlen’e yalnızca Alman askerleri arasında değil; düşman saflardaki başta İngiliz birlikleri, yayının ulaştığı hemen her yerde popüler olur. Tanıklıklara göre her akşam 21.55’te şarkı başladığında her iki taraftan da silahlar susar, şarkı bitiminde yeniden ateşlenmek üzere.

Ve böylelikle Lili Marlen türküsü hiçbir komutanın emri olmadan savaş durduran tek şarkı olarak tarihteki yerini aldı. Aşkın bunca kötülüğe ve şiddete rağmen askerlerin kalbinde yankılanmasının acıklı türküsü de diyebiliriz Lili Marlen türküsü için.

Atilla İlhan’ın şiirinde Zagreb Radyosu aslında Belgrat Radyosu'dur kitapta. Her akşam saat 10’a 5 kala bu şarkı çalınmaya başladığında bütün cephelerde sessizlik olurmuş Almanya’da, Rusya’da, Kuzey Afrika’da ve savaş dururmuş şarkı bitinceye kadar, hiçbir komutanın emri olmadan dururmuş kim bilir ne gibi umutlara dalarmış zorla savaştırılan insanlar ve saat 10’a 5 kalaya geldi mi sessizliğin içinden bir ses yankılanır karşı düşman cepheden, Alman askerlerinin cephesine 'Hey asker radyonun sesini açsana biraz..'

Araştırmacılara göre sözleri I. Dünya Savaşı sırasında yazılan şarkı II. Dünya Savaşı bütün vahşetiyle sürerken tüm tarafların üzerinde anlaştığı tek konu haline gelir. Aradan geçen 75 seneden sonra dahi Lili Marlen’siz bir II. Dünya Savaşı öyküsü eksik kalacaktır. Savaştan sonra da popülaritesini kaybetmedi Lili Marlen. Bugün hala II. Dünya Savaşı denince akla ilk gelen şarkı olan Lili Marlen’i 40’tan fazla dilde yüzlerce müzisyen, farklı türlerde söyledi, halen de söylemeye devam ediyor.

İşte Attila İlhan da “Zagreb Radyosu’nda Lili Marlen türküsü” derken Avrupa’yı saran faşizm günleri anlatıyordu. 

Önceleri Rudolf Zink adlı besteci tarafından bestelenip Lale Andersen tarafından seslendirilen bu türkü ise askerleri o dönem etkileyen en duygusal şarkıdır. Sonrasında Türk şiirinin kaptan-ı deryası Attila İlhan’ın kalbinden de bu türkü için güzel mısralar dökülür…

Ve başlarmış Lili Marlen türküsü…

Tekrar dinlemeye ne dersiniz, işte Ahmet Kaya'nın eşsiz yorumuyla Lili Marlen! 

1 yorum:

Talip Şener dedi ki...

Teşekkürler, duygusal hüzünlü bir şarkı.