İlk kez, 1931 yılında, bir ihbar sonucu Türkiye Komünist Partisi (TKP) ile ilişkisi olduğu gerekçesiyle tutuklanmıştı. Neyse ki üç ay sonra beraat etmiş, ertesi yıl Konya’ya tayin olmuştu. Ünlü romanı Kuyucaklı Yusuf’u ilk kez burada, Yeni Anadolu gazetesinde tefrika etmeye başlanmıştı. 1932’de, biri (Cemal Kutay olduğu söylenir) ‘Gazi’ye hakaret eden bir şiiri dost meclisinde birden çok kez okuduğunu’ ihbar etmiştir. Yeniden tutuklanır. Halbuki iki yıl önce yazdığı ‘Memleketten Haber’, bir zamanlar Sivas’ta yaşanmış bir Bektaş-î olayını anlatan şiirin sözcüklerinin değiştirilmesiyle oluşturulmuş bir şiirdi ve içinde Mustafa Kemal adı geçmiyordu. Ama savunması inandırıcı bulunmadı, çünkü ‘sicili’ ortadaydı!
Tarihçi Ayşe Hür böyle der…
“Mahkemede
gösterdiği şahitlerin dinlenmesine gerek olmadığına karar verildi. Bir süre
sonra dava gizli celsede görülmeye başladı. Cezası 12 ay hapis olarak
açıklanmış, temyizden sonra 14 aya çıkarılarak gözdağı verilmişti. Dört ay
Konya’da, altı ay Sinop’ta hapis yattı. 29 Ekim 1933’de Cumhuriyet’in 10. yılı
şerefine cezasının bitmesine bir ay kala özgürlüğüne kavuştu. Sinop cezaevinin
en popüler mirası “Başın öne eğilmesin, aldırma gönül aldırma’ diye başlayan
şiiriydi. En ufak bir eleştiriye tahammül edemeyen Tek Parti rejiminin bu
‘damgalı’ adamı, şiir, hikâye ve romanlarıyla, Türk edebiyatının köşe
taşlarından biri olan Sabahattin Ali’ydi.”
Benim
Sabahattin Ali hakkında elle tutulur bilgim 1992 baskısı olan Çınar Yayınları’ndan Asım Bezirci’nin kitabıyla oldu.
Hakikaten etkileyici bir kitaptı, (meraklısı için, kitap daha sonra 2013 yılında Evrensel Basım Yayın tarafından da basılmış.)
İşte
yıllar sonra yeniden Sabahattin Ali üzerine okuma isteği duydum, zaten Sabahattin
Ali üzerine yukarıda andığım Asım Bezirci’nin yapıtı dışında da bir kitap yok
bildiğim, varsa da ben bilmiyorum.
Fakat
bu failli meçhul ‘devlet’ cinayetin üzerine duran ve bunu yıllarca araştıran
bir kitap yayımlandı. Birinci basım Kemal Bayram imzalı “Sabahattin Ali Olayı”
(Derin Devletin Faili Malum Cinayeti) başlıklı Eylül 1978 Ankara’da Yenigün
Yayınları tarafından yapıldı. Kemal Bayram 1976 yılında başladığı
bu çalışmada gazeteciliğin ötesinde de öte büyük bir özveri göstermiş. İşte bu
kitap 2012 baskısıyla Tanyeri Kitap’tan yeniden yayımlandı. Alev Çukurçavaklı babası
Kemal Bayram’ın bu yapıtının da devamı niteliğinde olan “Sabahattin Ali Olayı 2”
(Derin Devletin Şifresini Gizleyen Cinayet) adıyla ikinci kitabını 2012 Mayıs’ında
yayımlamış.
Aslında
yazarın kitabı 1978 yılında yayımlanan ve yine kendi emekleriyle 2012 yılında tekrar baskısı yapılan kitabın devamını yapmama
düşüncesiyle başlamış olsa da, kitap başlı başına zamanın sorumluluğuna
dayanıyor ve buna yöneliyor. Yani olması gerektiği gibi.
Öyle
ya tıpkı Osmanlı’nın faili meçhul cinayetleri gibi cumhuriyet döneminin ilk
aydın cinayetlerinden biri duruyor karşımızda: Sabahattin Ali olayı.
Yazarında
belirttiği gibi Aksoy, Üçok, İpekçi, Mumcu, Hablemitoğlu vb. diğer cinayetler
gibi. Hatta Turan Dursun cinayetini de eklememiz gerekir buna, zira bir sır
perdesinin yüzümüzde ve yüreğimizde gelecek kuşaklara vurması vardır.
Şimdilik
bu kadar, ülkemizin ve insanlığın geleceği uğruna yaşamlarını harcayan bu ‘koca’
yürekleri, hayranlıkla, sevgiyle ve saygıyla bir kez daha anmak bizlere düşüyor.
Ama...
Hepimizin
inanın eksiği de var, o da: kavgasını verememek. Bunun bilinmesini istememek.
Kitap
bu yüzden ciddi bir iddiayı da kendi içinde barındırıyor. O iddia da Aziz
Nesin’in kendisine “Ben gizli teşkilattanım, Milli Emniyet’teyim”
dediğini ve arkadaşı, Türkiye Sosyalist Partisi kurucularından Esat Adil’in bu durumdan
haber olduğunu iddia etmesi...
Alıp okuyun derim.
Şimdilik Kemal Bayram’ın bütün birikimini feda ederek kaleme
aldığı ve oğlu Alev Çukurçavaklı’nın devam etiği Sabahattin Ali Olayı adlı (2. Cilt) yapıtlarını kitaplığıma özenle yerleştirmekle başladım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder