23 Ocak 2010 Cumartesi

Tayyip'in servetinde gözümüz var

Daha önceden yazmış olduğum 'Tıkırrr, tıkır' başlıklı yazıyı yetersiz bulduğum için yeniden TEKEL işçilerini anlatan bir yazının olması gerekliliğinden dolayı bu blokta böyle bir yazı yazma kararı aldım. Çünkü TEKEL işçileri direniyor ve direnirken de yeni bir kuşağa kararlığı öğretiyor, her ne kadar 40 - 45’li yaşlarda da olsa TEKEL işçileri Türkiye’de işçi sınıfının bilinci yoktur söylevini reddeder gibi bize yol gösteriyorlar.

Keza TEKEL işçilerine, “Açız diye ajitasyon yapıyorlar” diye saldıran Erdoğan “İki yıldır bunları çalışmadan maaşlarını ödeyerek görevlerinde tuttuk” diye konuşurken sanki marifetmiş gibi böbürleniyor ya onlarda direnerek cevap veriyor. Kasımpaşalılığı elden bırakmayan ve her fırsatta işçileri tehdit eden Tayyip Erdoğan bunları söylüyor ya bir devletin görevi nedir diye sormak lazım Erdoğan’a diyerek yazmaya devam ediyorum…

Şimdi gelelim soruya(?) gerçekten devletin tanımı nedir?

Bunu örneklendirmek çok kolay nedeniyse devletin biçiminin egemenliğin kaynağına göre değişmesi, örnekleri şöyle sıralamak mümkün;

Monarşik devlet, Oligarşik devlet, Teokratik devlet, Demokratik devlet…

Bizde 'Toplumculuk' olmadığına göre AKP iktidarıyla birlikte devletin şuan ki tanımı oligarşiye ve teokratik devlete daha yakın, her ikisinde de “Egemenliğin belli bir sınıf veya gruba ait olduğu devlet biçiminin” ve yine “Egemenlik kaynağının dine daha yakın ve dayandığı devlet biçimi” şekli var. Yani İslami motiflerle örülü tek adam ve tek partili dönem arzusu içinde “Gizli faşizm”in niteliği var şuan ki iktidar (devletinin) biçiminde.

Oysa Türkiye gerçek anlamda bir sosyal devlet olsaydı ve toplumculuk ön planda olsaydı, Erdoğan yukarıda ki sözü söyleme cüretini bulamayacaktı kendinde. Çünkü iktidar ve üretim araçlarının halk tarafından kontrol edildiği bir toplum fikrine dayanan bir düşünce sistemi hâkim olacaktı ve Erdoğan gibilerde burada saçmalamayacaktı. . (Venezüella örneğine bakılabilinir) evrimle örgütlü bir emekçi sınıfın kurulmasına sosyalizm diyoruz ama TEKEL direnişinde de hemen hemen kolektif bilincin gün yüzüne çıktığını görebiliyoruz. Türk ve Kürt işçiler hep bir arada 100 yıllık bir dostluğu resim ediyorlar bize.

Tayyip Erdoğan’ın Amerikan masalarında hazırlanmış ve nihayetinde de yüzüne – gözüne bulaştırdığı ve beceriksiz “Açılım”ına da bir şekilde cevapta veriyor şuan TEKEL işçileri. Fabrikaları bir imzayla ve 1 milyar 720 milyon dolara BAT (British American Tobacco)’ya satılırken sırtları sıvazlanmış ve birden kendilerini 4-C denilen kölelik dayatmasıyla karşı karşıya bulunca TEKEL işçisinin direnişi kuşkusuz umut vaat ediyor bu saatten sonra bizler için. İşçi sınıfı hareketinin Türkiye’deki tarihinden habersiz olan Erdoğan ve şürekâsına kendi kaynağından cevap veriyor. Devrimci gelenekte söz sırası şimdi. . Yani TEKEL işçilerinde!

Hani şu Erdoğan’ın TEKEL işçileri için “İdeolojik bakıyorlar” sözüne atıfta bulunuyorlar: “Senin ideolojin yok mu?” Öyleyse al sana ideoloji… Bu ekmeğin ideolojisi işte!

Bu yüzden burası Türkiye! Yani TV kanallarınca gece gündüz program yaptırılıp şu katillerin cezaevlerinden alınıp beş yıldızlı otellere yerleştirildiği, sırtlarının sıvazlandığı katillerin otogarlarda (Hrant Dink cinayetinden önce) ümmetçi polislerce karşılandığı ve bayraklar karşısında resimlerin çekildiği, iktidar bir gece de değişince sakalı koyup, türbanı takıp yine bir gecede jeeplere binip köşe edinenlerin ülkesi.

Yani Türkiye adında bir ülkenin sözüm ona liderliğini yapan, dünyanın en güçlü Müslüman zenginleri arasında beşinci ama dünya liderleri arasında da yedinci olan Tayyip Erdoğan'ın Türkiyesinden söz ediyorum, TEKEL işçilerini kastederek kendi işçilerine söylediği 'Tüyü bitmemiş yetimin hakkını kimseye yedirmem' sözüne karşılık, şimdi bu ülkede emeğiyle çalışanlar ve karşılığını alamayanlar adına üniversite bitirip de iş bulamayanlar, işsizler, emekli maaşıyla kıt kanat geçinenler, asgari ücreti bile bulamayıp her boka vergi vermek zorunda olanlar ve TEKEL işçileri adına bir kez daha soruyorum Tayyip’in serveti işe yarar mı?

Peki ala yarar, neo liberal politikalar çerçevesinde “Sağlığın ticarileştirilmesi” sonucunda halk sağlığı uzmanlarına göre ise, bir sağlık ocağının maliyeti 50 bin dolar civarında. Yani bu parayla 77 milyar 550 bin TL!... Buna göre, Tayyip’in servetiyle 26 bin Sağlık Ocağı yapabilir, yine Tayyip’in servetiyle 40 bin çocuğun bakımı ve 60 bin çocuk okutabilir, yeni iş sahaları açılabilinir. Evet Tayyip'in serveti bal gibi işe yarar, bu yüzden Tayyip’in servetinde gözümüz var!

Not: Tayyip’in serveti ne işe yarar istatistik bilgileri soL. org.tr’den alınmıştır.

Hiç yorum yok: