Emperyalizmin 3 F formüllü (futbol, fiesta, festival) her zaman ki gibi başarılı oldu bizim gibi üçüncü dünya ülkelerinde. Bilinir ki, bizim gibi üçüncü dünya ülkeleri ve sömürülen halklar genelde bu tür şeylerle oyalanır ve meşgul edilir. Futbol holiganlığımız, fiesta ve festival şenliklerimiz bitmez. Fethullah'ı da eklersek formül dörtte denk geliyor: Fethullah, futbol, fiesta, festival!
Efendim dost sayfalara yorum yazarken de bunu kast ediyordum. Belki de bazıları içinden ordu yanlısı-postal yalayıcısı ve ya Kemalist’tir olmadı “darbeci”dir bunu yazan diye düşünenlerde olmuştur. Bilemiyorum son günlerin moda kavramı “Ergenekoncu”da olabilirim bu mantıkla hareket edersek. Normaldir, özgürlüğü başörtüsüne indirgeyince her şey olursunuz. Unutmayın burası Türkiye!
Sanki TC’de ki bütün “darbe”, cunta girişimleri Amerika’dan bağımsız yapılıyormuş gibi bir görüngüye sahip birçoğumuz. Ama Avrupa’nın ya da Amerika’nın hiçbir müdahalesini de ilginçtir “darbe” olarak nitelemeyiz. Sanırım bu da bizim ülkemiz insanına özgüdür. Doğaldır. Ne de olsa söz konusu bağımsızlıktır ve bizim gibi üçüncü dünya (çöp) ülkelerinde olmasındadır sorun. Neyse sanırım kimse ciddiye almadı. Bu yüzden kötü mü oldu iyi mi valla bilemiyorum. Sanırım biraz da hak ettik bunları.
İçimiz rahat mı etmeli bilemiyorum. Evet, Türkiye’de Humeyni yok, öyle de olmalıdır zaten. Taraftarları, destekleyicileri, benimseyenleri de olacaktır bu normaldir. Normal olmayansa Fatih Altaylı’nın Teke Tek programına çıkıp Humeyni’yi seviyorum diyen başörtülü kızın muğlaklığıdır, (ki sevmek gibi bir zorunluluğu da yoktur zaten) fakat buradaki muğlaklıksa maalesef benimsediği (üstelik Sunni mezhebinden olmasına rağmen -bu da zorunluluk değildir- ama Şii bir lider olan Humeyni’yi sevmesi ve rejimini benimsemesiydi) insanların aklına gelen sorulardan birkaçıydı ve ne olursa olsun İran’da eğitimini tamamlayacağına kendini tutamayıp Kanada’da bulmuş olmasıydı. Hem de 3 gün içinde vatandaşlığını kazanmış olmasıydı o ülkenin?
Öyle ki tarih bilgisiyse tam anlamıyla insanı dumura uğratıyordu. Sözüm ona Sütçü İmam’ın gerçek anlamda halkı örgütlediğini ve asal olarak ta “bağımsızlık mücadelesi”nin, “İmam”lardan başladığı yargısıydı. Oysa Sütçü İmam işgalci askeri vururken bu savaş başlamamış, Anadolu’da halkın içten içe örgütlendiği gerçeğini ve en önemlisi de Sütçü İmam’ın “İmamlık” gibi bir görevi olmadığını ve bunun bir ad (sıfat) taşımasından kaynaklı olduğunu unutmuş olmasıydı. Ya da bilmiyordu. Zaten bilmediği de ortada açıkça sırıtıyordu.
Neyse. Unuttum bu gündem de değildi çoktan bağnazlaştı. Konumuz aslında hoca efendi diye tabir ettikleri sümüklü birinin döner mi dönmez mi sorunuydu. Acaba hoca efendileri dönerse ne olur? Valla birçoğu hiçbir bok olmaz diyor. Birçoğu da Türkiye karışır diyor. Humeyni ABD ve yandaşları sayesinde iktidara oturdu. Oturur oturmaz da özgürlükleri savunacağını söyleyip koltuğa oturdu. Destek aldı, sonrada kendini destekleyen birçok ilerici akım mensubunu kurşuna dizdirdi. Kendine yaraşanı mı yaptı yoksa tabir yerindeyse “takkiye mi yaptı”, ya da bütün mollalar gibi düsturuna uygun davranıp Tanrı katında yüceldi mi? Bence Humeyni iyi bir takkiyeciydi ve de bütün söylediklerimize daha uygun bu söylediklerimiz sanırım. İş biraz sakal ve sarıktan ibaret gibi görünüyor ama öyle değil sanırım. Çünkü bütün karşı çıktıkları ne varsa “Din”i anlamda hepsini bu tip adamlar uygulamakta. Faiz derseniz faiz vb. vb. listeyi uzatmak kolay ama Türban deyince akan sular duruyor, sırası değil biliyorum bu yüzden burada bu konuya nokta koyuyorum.
Gerçi CIA yazıp çiziyor, demek ki adamlar bir şey biliyor da yazıp çiziyorlar. Örneğin benim de aklıma birden Pakistan’a 10 yıl sonra dönüş yapan ve kırmızı halılarda yürüyen Bennazir Buto geldi. Ne olmuştu gerçekten Buto’ya? Neden öldürüldü? Bilen varsa lütfen burada yazsın. Ama benim bildiğim İslami bir örgüte ihale edilmiş olmasıydı bu suikastın. Bu da biraz ipucu veriyor ama üzerinde durmayacağım. İşin içinde emperyalizm varsa asıl suçlunun kim ve kimler olduğu aşikardır ve bu da yeterlidir. Tanrı korusun ya Fethullah’ta ayağının tozuyla çok sevdiği ülkesine ayak basar basmaz Buto gibi hazin bir sonla yaşamını noktalarsa, ne yaparız?
Belki de ve de bu yüzden, biz bu tip adamlar yüzünden çok ülkeye benzetiliriz: Malezya’ya, Cezayir’e, Irak’a ve İran’a?!
Bu benzetmeler oldum olası baş ağrıtmıştır zaten... Bir siyasi cinayet işlenir, “Mollalar İran'a" sloganını duyarsınız, ya da “Post”ta ya da “Tribune”de “derin analiz” adı altında “Türkiye neyleşiyor mu” sorusuna yanıt aranır...
Gerçekten biz neyleşiyoruz, bilen var mı?
Sanki TC’de ki bütün “darbe”, cunta girişimleri Amerika’dan bağımsız yapılıyormuş gibi bir görüngüye sahip birçoğumuz. Ama Avrupa’nın ya da Amerika’nın hiçbir müdahalesini de ilginçtir “darbe” olarak nitelemeyiz. Sanırım bu da bizim ülkemiz insanına özgüdür. Doğaldır. Ne de olsa söz konusu bağımsızlıktır ve bizim gibi üçüncü dünya (çöp) ülkelerinde olmasındadır sorun. Neyse sanırım kimse ciddiye almadı. Bu yüzden kötü mü oldu iyi mi valla bilemiyorum. Sanırım biraz da hak ettik bunları.
İçimiz rahat mı etmeli bilemiyorum. Evet, Türkiye’de Humeyni yok, öyle de olmalıdır zaten. Taraftarları, destekleyicileri, benimseyenleri de olacaktır bu normaldir. Normal olmayansa Fatih Altaylı’nın Teke Tek programına çıkıp Humeyni’yi seviyorum diyen başörtülü kızın muğlaklığıdır, (ki sevmek gibi bir zorunluluğu da yoktur zaten) fakat buradaki muğlaklıksa maalesef benimsediği (üstelik Sunni mezhebinden olmasına rağmen -bu da zorunluluk değildir- ama Şii bir lider olan Humeyni’yi sevmesi ve rejimini benimsemesiydi) insanların aklına gelen sorulardan birkaçıydı ve ne olursa olsun İran’da eğitimini tamamlayacağına kendini tutamayıp Kanada’da bulmuş olmasıydı. Hem de 3 gün içinde vatandaşlığını kazanmış olmasıydı o ülkenin?
Öyle ki tarih bilgisiyse tam anlamıyla insanı dumura uğratıyordu. Sözüm ona Sütçü İmam’ın gerçek anlamda halkı örgütlediğini ve asal olarak ta “bağımsızlık mücadelesi”nin, “İmam”lardan başladığı yargısıydı. Oysa Sütçü İmam işgalci askeri vururken bu savaş başlamamış, Anadolu’da halkın içten içe örgütlendiği gerçeğini ve en önemlisi de Sütçü İmam’ın “İmamlık” gibi bir görevi olmadığını ve bunun bir ad (sıfat) taşımasından kaynaklı olduğunu unutmuş olmasıydı. Ya da bilmiyordu. Zaten bilmediği de ortada açıkça sırıtıyordu.
Neyse. Unuttum bu gündem de değildi çoktan bağnazlaştı. Konumuz aslında hoca efendi diye tabir ettikleri sümüklü birinin döner mi dönmez mi sorunuydu. Acaba hoca efendileri dönerse ne olur? Valla birçoğu hiçbir bok olmaz diyor. Birçoğu da Türkiye karışır diyor. Humeyni ABD ve yandaşları sayesinde iktidara oturdu. Oturur oturmaz da özgürlükleri savunacağını söyleyip koltuğa oturdu. Destek aldı, sonrada kendini destekleyen birçok ilerici akım mensubunu kurşuna dizdirdi. Kendine yaraşanı mı yaptı yoksa tabir yerindeyse “takkiye mi yaptı”, ya da bütün mollalar gibi düsturuna uygun davranıp Tanrı katında yüceldi mi? Bence Humeyni iyi bir takkiyeciydi ve de bütün söylediklerimize daha uygun bu söylediklerimiz sanırım. İş biraz sakal ve sarıktan ibaret gibi görünüyor ama öyle değil sanırım. Çünkü bütün karşı çıktıkları ne varsa “Din”i anlamda hepsini bu tip adamlar uygulamakta. Faiz derseniz faiz vb. vb. listeyi uzatmak kolay ama Türban deyince akan sular duruyor, sırası değil biliyorum bu yüzden burada bu konuya nokta koyuyorum.
Gerçi CIA yazıp çiziyor, demek ki adamlar bir şey biliyor da yazıp çiziyorlar. Örneğin benim de aklıma birden Pakistan’a 10 yıl sonra dönüş yapan ve kırmızı halılarda yürüyen Bennazir Buto geldi. Ne olmuştu gerçekten Buto’ya? Neden öldürüldü? Bilen varsa lütfen burada yazsın. Ama benim bildiğim İslami bir örgüte ihale edilmiş olmasıydı bu suikastın. Bu da biraz ipucu veriyor ama üzerinde durmayacağım. İşin içinde emperyalizm varsa asıl suçlunun kim ve kimler olduğu aşikardır ve bu da yeterlidir. Tanrı korusun ya Fethullah’ta ayağının tozuyla çok sevdiği ülkesine ayak basar basmaz Buto gibi hazin bir sonla yaşamını noktalarsa, ne yaparız?
Belki de ve de bu yüzden, biz bu tip adamlar yüzünden çok ülkeye benzetiliriz: Malezya’ya, Cezayir’e, Irak’a ve İran’a?!
Bu benzetmeler oldum olası baş ağrıtmıştır zaten... Bir siyasi cinayet işlenir, “Mollalar İran'a" sloganını duyarsınız, ya da “Post”ta ya da “Tribune”de “derin analiz” adı altında “Türkiye neyleşiyor mu” sorusuna yanıt aranır...
Gerçekten biz neyleşiyoruz, bilen var mı?