24 Ocak 2019 Perşembe

Maduro'ya rağmen Venezuela'yı savunmak

Venezuela'da yaşanan son olaylarla birlikte Ulusal Meclis Başkanı 
Juan Guaido (bu arada Guaido’nun George Washington Üniversitesi'nde okurken CIA tarafından devşirildiği daha sonra 2007’de ABD vatandaşı olduğu ortaya çıktı) kendini devlet başkanı ilan ederken, Trump'ta Guadio'yu geçici devlet başkanı olarak tanıdığını açıkladı. 

Orduyu “şimdilik” yanında tutan Maduro ise Amerika Birleşik Devletleri ile tüm diplomatik ilişkilerini kesti, diplomatların ülkeden çıkışı için 72 saat süre verdi ve geri adım atmadı. Amerikancı darbe girişimine karşı, Venezuela'da Bolivarcı devrimin koruyucusu olan Ulusal Milisler sokağa indi. Venezuela’da halk, ABD’nin başını çektiği illegal girişimi protesto etmek için “Yankee go home” etkinliği başlatmış durumda.

Venezuela’daki girişim ise Erdoğan'ın Hitler’in Nazi Almanya’sını aratmayan Reichstag yangınını hatırlattıran provokasyonel darbe kalkışması adlı 15 Temmuz girişimi gibi değil elbette. Amerikancı darbe bizimle yatağa girersen anti-emperyalistlik yapamazsın türünden gayet stratejik kafaya basma olayı. O yüzden Erdoğan’ı ilgilendiren bir olay yok burada. Rol çalmaya çalışanlar olursa şimdiden uyaralım.

AKP'nin Venezuela yanında durmasını geçiniz. Kendi ülkesinde sosyalizan her gelişmeyi ezenlerin, kapitalizmin en vahşisini yaşatanların, başka halkların anti-kapitalist çabalarıyla samimi dayanışması mümkün değil. Bu Ortadoğu’da hem Rusya’yla hem Amerika’yla iş tutan riyakar siyasal İslamcıların doğasına da aykırı zaten. Bugün Maduro’ya “dik dur” diye uzaktan destek açıklaması yapanların yarın Maduro’yu tanımayacakları da ihtimaller arasında. Malum çok pis bi dik durma dış politikaları var. Dünya gıptayla izliyor.

ABD'nin başını çektiği Venezuela’daki darbe girişimine Fransa, İspanya'dan sonra İngiltere de sekiz gün içerisinde seçim yapılmazsa CIA uzantılı kukla Guiado'yu geçici başkan olarak tanıyacağını açıkladı. Bakalım uzaktan uzağa Maduro'ya "dik dur, yanındayız kardeşim" diyenler Amerikan saldırılarına karşı kaç gün "dik duracaklar!" Malum bizimkiler de "darbe mağduru" ya.
***
Oysa şuan Venezuela’da yaşananlar buradaki gibi değil aksine gerçekten bir darbe söz konusu ve hamasetlerle geçiştirilemeyecek şekilde 1960'lardan başlayıp 1973'te Şili’de zirveye çıkmış bir büyük stratejinin devamı.

Normal şartlar altında Latin Amerika ülkeleri ABD’nin nüfuz alanına girse de işler 1960 itibariyle planlandığı gibi gitmemeye başladı (Yalta Konferansı, ABD ve SSCB’nin II. dünya savaşı sonrasında dünyayı kendi aralarında “nüfuz alanlarına” göre paylaşma çabaları) ve 1954'te Paraguay'da Amerika’nın kendi çıkarlarına uymayan iktidarları askeri faşist bir darbe ile alaşağı ederken, bunu 1963'te Brezilya’daki “Made in USA” damgalı askeri faşist darbelerin 1961 yılından başlayarak dünyada 1968’de zirveye çıkacak ve sürekli yükselişteki anti-Amerikan, sol dalgaya karşı “Amerikan Orduları Konfederasyonu” adı altında Latin Amerika ülkeleri için özel bir yapılanmaya gitmeseydi.

Brezilya'da Brezilya’daki Getulio Vargas yönetimini askeri darbe ile devirmek ve 1971 Bolivya’da sol dalganın iktidara taşıdığı Juan Torres CIA destekli bir darbe ile alaşağı edilmesi oldu. Tarih 1970’i gösterdiğindeyse Şili’de çok önemli bir seçim yapılıyor, seçimlerde Marksist ve sosyalist Salvador Allende, Amerikan destekli Jorge Alessandri ile yarışıyordu. Seçimin galibi elbette Allende’ydi ve Allende’nin icraatları Amerika için kabul edilemez durum ortaya çıkarıyordu Allende’li Şili’ye. Ve Şili, Dünya Bankası ve Inter-Amerikan Bank gibi küresel kurumların ambargoları ile ekonomik olarak felç ediliyordu.

Bunun yanı sıra Şili ordusu içinde bulunan ve “Amerikalılar Okulu” yapılanmasına mensup bir klik ABD’den “ilginç” yardımlar almaya başlayarak, hükümet parasız bırakılıyor ama Amerikancı “darbe” unsurları güçlendiriliyordu.

Bu arada aşırı sağcı “Patria y Libertad” (Vatan ve Özgürlük) örgütü elemanları örgütlenerek, sokak eylemleri başlıyor, abluka altındaki ekonomi 1972’de enflasyonun kontrolden çıkması ile tamamen çöküyor ve sistematik Amerikan operasyonu generallerin baskısı altında ‘72 yılına gelindiğinde ABD artık gayri resmi olarak Şili’nin iç işlerine müdahalelerini arttırmış, Allende’yi ikna edemeyeceğini anlayarak muhalefeti sıkıştırma yoluna gitmişti.

1973’ün Ağustos ayında silahlı kuvvetlerin başına general Augusto Pinochet’i getiren Allende, Pinochet tarafından 1973 tarihinde ihanet edilerek darbe girişimiyle CIA tarafından yoğun destekle başkanlık sarayını ele geçirerek anayasayı geçersiz kıldı ve kendi diktatörlüğünü ilan etti. Bu darbeden geriye, Allende’nin saldırılar sırasında intihar ettiği iddia edilse de Allende, Fidel Castro’nun Allende’ye hediye ettiği bir AK-47 silahıyla Pinochet güçlerine karşı çatışmada katledildi.

Allende’nin ölümünden sonra Şili’de devletleştirme kapsamında alınan bakır madenlerinin tamamı, ABD’li şirketlere teslim edildi ve Şili, Amerikan bağımlısı bir devlet haline geldi.
***
Küba’da başarısız ve Şili’de başarılı olan Amerika’nın hedefi petrol, yeraltı kaynakları ve bankaları millileştiren Chavez’di. Chavez, Küba’nın desteğiyle yıkılmadı, bütün darbe ve suikast senaryoları boşa çıkartıldı. Sonrası malum Nicolás Maduro’lu Venezuella dönemi.

Mevcut tabloda Venezuela'ya yönelik saldırganlığın sebebi bu ülkenin doğal kaynaklarına el koymak ve oluşturduğu örneği yok etmek. Venezuela’da nasıl tavır almak gerektiğini açıklamadan önce Venezuela’daki politik ve ekonomik durumu niteliğini ortaya koymak önemli: Venezuela’da Chavez döneminden beri, reformist sınırların bir sonucu olarak krizin ayak sesleri duyuluyordu.

Sağcı, piyasacı ve emperyalist muhalefette krizden faydalanarak Maduro’ya karşı yükselen Amerikan destekli muhalefet Maduro'yu hedef almasının dışında “Chavista”ların öldürülmesi için çağrılarda da bulunuyordu. Halkın önemli bir bölümüyse yaratılan terör atmosferine karşı “Bolivarcı devrim”e sahip çıkmayı halen sürdürüyor.

Diğer yandan bu süreçte Maduro’nun tavrı ise hiç de işçi sınıfından yana olmadı. Yoksul emekçi kitleleri krize ve emperyalist tehditlere karşı harekete geçirmek yerine her tür sınıf hareketini bastırmakla meşgul oldu. Devrimci sosyalistleri, sendikacıları tutukladı.

Chavez sonrası ve 2017’de Maduro, Bolivarcı devrimin 18 yıllık tarihinde gördüğü en yüksek oy aldığında desteklemiş ve şöyle yazmıştım: “Venezuela'da ‘kurucu meclis’ zaferi, ABD'nin her türlü kirli tezgahına rağmen sosyalistlerin ve Maduro'nun. Kutlarız!” diye. Tabii bunun üzerinden çok bir zaman geçti. Maduro geriledi. Nihayetinde Maduro, Chavez değildi, Bolivarcı'da. Memura maaş dağıtmak için Çinli tefecilerden kredi bulabilen Erdoğan ile ülkesinde maaş dağıtmak için uyuşturucu/altın kaçakçılığı yapan Maduro arasında fazla bir fark yok. Gerici bir rejimi destekleyen Maduro'yla (AKP iktidarını kuvvetlendiren) anti-emperyalistlik de yapılamaz zaten.

Maduro’yu bazıları devrimci görüyorlar. Maduro devrimci değil sadece Bolivarcıların ve Chavez’in mirasını yiyen bir aptal. Chavez’in, Simon Bolivar devrimine olan inancı ve Küba sayesinde Chavez sonrası Bolivar devriminin geleceğini yiyor Maduro. Venezuela’da kara para aklama operasyonlarının mimarı ve sosyalist değil, bu yüzden Venezuela'yı savunmak başka Maduro’yu savunmak başka bi’şey oluyor tabi. Halkı açlıkla boğuşurken Türkiye’de Nusret de et yiyen, eleştirilere karşı pişkince kameralar karşısına geçip yine gideceğim diyen birinden söz ediyoruz nihayetinde.

Maduro’nun oğlu Venezuela’da birçok önemli pozisyonda. Maduro’nun eşinin akrabaları devlet petrol şirketinde yönetici. Yine yakın çevresinin akrabaları da önemli pozisyonlarda. Ayrıca ekonomi, seçimle işbaşına gelmemiş, imtiyazlı bir avuç insanın hakimiyeti altında olduğu sürece bugün Venezuela’ya yönelik operasyona karşı koymak için Maduro'nun programından da kopmak şart. Yoksa sonuç hezimet ya da teslimiyet olur.

Nihayetinde Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton “Venezuela'nın gelir kaynaklarının” muhalif darbeci başkan Guaido’ya “gitmesi gerekir” diyor. Amerika, Venezuela’yı bölmeye, bir iç savaşa sürüklemeye kararlı görünüyor.

Anti-emperyalist olmak için, sadece ABD ile çelişkiye girmek yetmez. Kafa böyle çalışırsa, Tayyip'in Trump'a atıp tutmalarından da anti-emperyalizm çıkarabilir bazıları, o yüzden buradaki anti-Amerikancı ve anti-emperyalist tavrımız Amerikan emperyalizminin tehditleri Bolivarcı cumhuriyetin ve onun seçilmiş resmi temsilcilerinin meşruiyetinin ortadan kaldırmasına yönelik tavırla ilgili.

Son olarak Bolivarcıların ve Chavez'in Bolivarcı Venezuela'sının mirasını yağmalayıp duruyor diye Maduro'ya en sert eleştirileri yapıyor olsak da bu darbenin karşısında olduğumuz gibi Maduro’yu kahraman da ilan etmiyoruz. Maduro hokkabazlık yaptı diye Amerikancı paramiliter çetelerin sosyalistlere, devrimci halklara ve komünlere saldırısını, Amerikalı birliklerin darbesini, Amerikan kuklası faşist Guaido'nun devlet başkanı yapılmasını, ABD'nin ülkeye çökmesini alkışlayan varsa alkışlasın. Biliyoruz ki 
darbe başarılı olursa yoksulların kanı akıtılacak, çünkü Amerka 1980'li yıllarda Nikaragua, El Salvador ve Guatemala'da yüzbinlerce köylüyü, yerliyi, devrimciyi katleden ölüm mangalarının arkasındaki katil.

Şunu hatırlatalım bir kez daha, emperyalizm haydutluktur ve onlarla her türlü dolaylı ya da dolaysız yollardan iş tutanlar da alçaktır. 
Türkiye'deki kendinden menkul entelektüelleri boş verin Venezuela da Küba’nın çizgisinde durun.

Çözüm Chavist'lerin burjuva devletle bütünleşerek ilerleme siyaseti, komünlerle bürokratizm aşılmalı, emekçi halk lehine tüm ekonomi toplumsallaştırılmalıdır. Çözüm sosyal devrimdir. Demokrasinin tüm ve tam işleyişiyle; eşit ve özgür üretim ve paylaşıma dayalı bir sosyalizme evrilmesi şart. Venezuela’da tüm iktidar işçi sınıfına! Yaşasın Latin Amerika'nın devrimci güçleri! 

Hiç yorum yok: