 |
Antifa'nın Engelmann Arena'da düzenlediği anti-faşist miting, 1932. |
Hitler Almanya'sı 1945'in sonlarında ve 1946'nın başları
çöktükten sonra Antifalar yaklaşık dört yıl boyunca Alman siyasi sahnesinden
kaybolacaktı. Çoğu insanın terimi ilişkilendirdiği modern Antifa, adını
aldığı hareketle pratik bir tarihsel bağlantıya sahip değildi, bunun yerine
Batı Almanya'nın 1980’lerde gecekondu sahnesinin ve otonomist hareketin bir
ürünü olarak gelişti. 1968'in kendine özgü bir büyümesi olan İtalyan direnişi
(Ulusal Faşist Parti'ye karşı partizanlar ele alındığında) anti-faşist
mevzilenmede meslektaşlarından daha endüstriyel işçi sınıfına
yönelmişti. İlk Antifa, on binlerce aktif üyeyi temsil eden ve bazı Batı
Alman metropollerinde tüm şehir bloklarını işgal edebilen otonomist bir
hareketle Ulusal Demokrat Parti (NPD) gibi aşırı sağ gruplara karşı
örgütlenmek için platformlar olarak işlev gördü.
En aşırı faşist sağ, 1990'ların
başlarında çeşitli doğu yerlerinde sığınmacılara yönelik şok edici saldırılarla
ifade edilen Berlin Duvarı'nın yıkılıp, Almanya'nın yeniden birleşmesinin ardından yeniden inşa edilmeye
başladıkça, Antifa giderek kendi başına bir hareket haline geldi Antifaschistische
Aktion ve Bundesweite Organizasyonu olarak.
Genç aktivistlerin
daha geniş bir sosyalist ve politik sola ayrılmalarından ziyade, büyük
şehirlerin dışındaki Antifalar genellikle şehirdeki tek politik oyun ve kendi
moda stilleri, müzik sahneleri ve argo ile karşı-kültürel bir alan işlevi görüyor, daha geniş bir toplumda köklü bir kitle hareketinin bir bileşeni
olmaktan çok 2001 yılında Antifaschistische Aktion ve Bundesweite Organizasyonu bölünmesinden sonra, Antifalar yerel ve
bölgesel şekilde aşırı sağ gösterilere ve toplantılarına karşı çıkan anti-faşist
ağları olarak çalışmaya; 1970’ler ve 1990’lar arasında inşa
edilen çözülme ve altyapı kalıntılarıyla, radikal sol için önemli örgütlenme ve
sosyalleşme alanları olarak hizmet etmeye devam etti.