Erdoğan ne zaman büyük bir baskı ve gerginlik altında kalsa kontrolsüz sözler söylüyor. Ardından da “Başbakan yanlış anlaşıldı, onu kastetmemişti” şeklinde bir açıklama geliyor. Hatırlayalım.
11 Şubat 2006: Mersin’de “anamızı ağlattınız” diye dert yanan bir çiftçiyi “Lan terbiyesizlik yapma, hadi ananı da al git buradan” diyerek azarladı.
4 Eylül 2006: Balıkesir'de TOKİ konutlarının anahtar teslim töreninde vatandaşlardan birisi "Şehit cenazesi görmek istemiyoruz" şeklinde tepki gösterdi. Bunun üzerine Erdoğan, "Askerlik herhalde yan gelip yatma yeri değil" cevabını verdi.
14 Şubat 2008: Türban konusundaki eleştirilere öfkeyle yanıt veren Başbakan “Kafaları bulandırmaktan başka bir dertleri yok. Öfkeli olduğumu söylüyorlar öfke de bir hitabet sanatıdır” dedi.
22 Nisan 2008: Taksim’de 1 Mayıs kutlamasına izin verilmesinin mümkün olmadığını açıklarken, sendikaları “inatlaşmamaya” çağırdı, “Ayakların başları yönettiği yerde kıyamet kopar” dedi.
İspanya gezisi sırasında türban için “velev ki siyasi simge olsa” diye başlayan sözleri ise partisini Anayasa Mahkemesine götüren yolu açtı.
Şimdi de basın özgürlüğünü hedef alıyor ve gazetelerinde “Deniz Feneri yolsuzluğuyla” ilgili haberler yer alan bir medya patronuna veryansın ediyor. Dedik ya, Başbakanın çok sıkıştığı zamanlarda ağzından çıkanı kulağının duymadığı olabiliyor.
Danışmanlarının bu sözlere ne gibi mazeretler uydurup nasıl geri adım atacakları bilinmez.
Ama herkes Başbakanı kızdıran esas nedenleri biliyor: Rusya-Gürcistan savaşında, Rusya’nın kararlılığı. Kafkas platformunun çökmesi. Yeni komuta kademesinin değişimi ve değişen üslup. TSK’nın Kandıra ziyaretini, Başbakan "saygıyla" karşılamak zorunda kaldı.
Şaban Dişli olayı, Gaziantep belediyesinde çıkan iddialar ve son olarak da Deniz Feneri olayı. En fazla suiistimali partisine yakın olanlar yapıyor gibi bir görüntü ortaya çıktı. Bakalım birbirlerinin daha ne tür kirli çamaşırlarını dökülecekler?
Pislikleri dökültükçe başbakan sinirlenmesin de kim sinirlensin de mi :))
2 yorum:
Valla diger develet buyuklerinin dediklerinin yaninda Erdogan'in soyledikleri biraz daha terbiyeli kaliyor.
Mesele bizimkilerin devleti yonetmeye cok fazla duygusalliklarini katmasi. Bu da Turkiye devletinin sosyolojik bir kurum olmaktan cok canli-kanli, onurlu, serefli, namuslu,(kizlik zarli falan pardon bu fazla kacti)bir yaratik olmasindan geliyor sanirim...
Başbakanımız sinirlendikçe iş daha enteresanlaşıyor aslında...
Öyle bir hale geldiki kendi içlerindede birbirlerinin çamaşırlarını dökmeye başladılar. Bu daha da fazlalaşacak gibi...
üstelik işin içinde medya patronu da olunca işler karşılıklı atışmalarla bize bu işlerde ne oyunlar döndüğünü gösteri
yor... tabii bunları yurdum insanının görmesi ve anlaması gerekiyorki...Mart'ta öyle gitsin sandık başına...
Yorum Gönder