6 Aralık 2016 Salı

İdeolojik kararlılığını unutmayacağız

"Hadi gidelim dostum, öcünü almak için haksızlıkların. 

Asi yıldızlar parlasın alnımızda. Yenemezsek ölürüz, ne çıkar." 

(Che Guevara)


İnsanları sömürülmeyen, çocukları cahil kalmayan ve en yüksek okuma yazma oranlarını ülke bazında elinde bulunduran, evsizi barksızı olmayan, işsizi hiç olmayan, çocukların her gün evlerinin önünde bir şişe süt bulduğu dünyanın şu anki en eşitlikçi, en özgür ve en demokratik ülkesi olan Küba’nın yıkılmadan ayakta duran bir devrimin portresiydi Fidel…

Emperyalist haydutların ve uşaklarının korkulu rüyası olmuş, dünya emekçi halklarının ‘Bizim Fidel’ dediği Comandante Fidel yoldaş, çok az insanın rahatlıkla dile getirebildiği bir şekilde, ahlaklı, onurlu, kararlı, inançlı bir şekilde devrim ve sosyalizmin yılmaz bir savaşçısı, önderi ve lider olarak mücadele etti, yaşadı.

20. yüzyıla damgasını vurmuş, düşmanlarının dahi zekâsı ve yeteneğini takdir etmek zorunda kaldığı bir efsanevi lider, tüm bunları siyasal zekâsı, birikimi ve Küba’nın koşullarını çok iyi tahlil ederek özgün bir strateji geliştirebilmesinin yanı sıra bitmek tükenmek bilmez enerjisi ve inatçılığı sayesinde gerçekleştirdi.

Fidel baskıcı mı, diktatör mü, yasakçı mıdır? Evet, insanın insanı sömürmesini ülkesinde yasaklamış, insanların eğitim, sağlık gibi temel insani ihtiyaçları parayla satın almalarını ülkesinde yasaklayarak belki de bu yüzden hayatının son saatlerinde adının, portresinin enstitüler, sokaklar, parklar gibi kamu alanlarında kullanılmaması ve büstü ile heykelinin hiçbir zaman dikilmemesi konusunda ısrar etmesi "Size önemsizliği bırakıyorum"la herkese topyekun birer cevap niteliğini taşıyan birisi Fidel..

Fakat bütün bunlara rağmen Fidel üzerinden haddini aşarak Erdoğan ile Castro kıyaslamaları yapan politik ve siyasal olarak yetersizler güruhu (liberaller, Türk sağını temsil eden gerizekalı milliyetçi cenah, siyasal İslamcı pezevenkler) 1933’te yapılan bir darbeyle birlikte yıldızı parlayan ve 1959’daki devrime kadar birçok kez iktidara gelen General Batista ile Tayyip arasında bir kıyaslama yapmalı. 15 Temmuz’da “Sokağa çıkın… Beni koruyun” diyen birinin zoraki ve devlet eliyle görsel ve yazılı burjuva gerici akım olan medya üzerinden yutturulmaya çalışılan kahramanlaştırma çabalarına rağmen Erdoğan’ın kıyaslanacağı kişi olsa olsa döneminde Batista vb. gibi yozlaşmayı, piyasacılığı, rüşveti, baskı ve zoru her daim meşrulaştıranlardır. Biri geldiği yerden hareketle ülkeyi sapık dinci gericiliğin beslediği yer olan imam hatiplere bırakırken, diğeri de ülkesini kumar ve fuhuşun merkezi haline getirmişti. Netice itibariyle her ikisi de diktatördü ve ABD her ikisine de sonsuz güveniyor, seviyor/du. Biri yıkıldı, diğeri de yıkılacak!

Ve Fidel.. O, artık Che'nin yanında...

Ne mutlu ki, Kübalılar bu büyük Barbudo’nun yürüttüğü mücadelenin, ABD'nin pis işlerini gördüğü arka bahçesi olmaktan, tüm dünya halklarına umut veren bağımsız bir sosyalist ülke olmaya götüren mücadelesini ve ideolojik kararlılığını unutmayacak / unutturmayacağız!

Hep bizimlesin!
Zafere kadar daima!
Hasta la victoria siempre comandante!

Hiç yorum yok: